Bugun...



Zaferin 100. yılında Manavgat tek yürek oldu

Manavgat Belediyesi, 30 Ağustos Zaferinin 100’ncü yılını Fener Alayı ve Melek Mosso konseriyle muhteşem bir şekilde kutladı

facebook-paylas
Tarih: 31-08-2022 18:09

Zaferin 100. yılında Manavgat tek yürek oldu

Manavgat Belediyesi, 30 Ağustos Zaferinin 100’ncü yılını Fener Alayı ve Melek Mosso konseriyle muhteşem bir şekilde kutladı

Manavgat Belediyesi, 30 Ağustos Zaferinin 100. yılını, Fener Alayı ve Melek Mosso konseriyle kutladı. Binlerce Manavgatlı, Cumhuriyet Meydanı’nda tek yürek olarak toplandıktan sonra ellerinde Türk Bayrağı ve meşalelerle Fener Alayı Yürüyüşü gerçekleştirdi. Fener Alayına Manavgat Belediye Başkanı Şükrü Sözen, eşi Hatice Sözen, CHP Manavgat İlçe Başkanı Aliye Coşar, İYİ Parti İlçe Başkanı Hüseyin Ergen, Demokrat Parti ilçe başkanı Aylin Tezcan Çelik, oda başkanları, stk temsilcileri, muhtarlar ve binlerce vatandaş katıldı. 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı büyük bir coşkuyla kutlayan kent halkı, Cumhuriyet Meydanı, Yapay Şelale ve İbrahim Sözen Caddesi üzerinden konserin yapılacağı alan olan Atatürk Kültür Merkezi’ne ulaştı. Başkan Şükrü Sözen, elinde meşale ve Türk Bayrağı ile yürürken balkonlardan destek veren halkı selamladı.

 

 

KENT HALKI MELEK MOSSO’YLA COŞTU
Fener Alaylı yürüyüş sonrasında AKM’ye gelen on binlerce Manavgatlı, Manavgat Belediyesi tarafından organize edilen havai fişek gösterilerini büyük bir heyecanla izledi. Havai fişek gösterilerinin ardından en sevilen şarkılarını Manavgatlılar için seslendiren Pop Müziği’nin ünlü yıldızı Melek Mosso, uzun süre hafızalardan silinmeyecek bir konser verdi. Melek Mosso, hınca hınç dolu olan AKM’önündeki konserde dillere pelesenk olan “Kullar Affetmez” “Doğum Günü” “Keklik Gibi” “Seni Sana Bırakmam” “Vursalar Ölemem” “Ne Faydası Var” ve “Hayatım Kaymış” adlı şarkılarını büyük bir coşkuyla seslendirdi. Kent halkı, konser sonunda İzmir Marşı ve 10.Yıl Marşını okuyan Melek Mosso’ya ellerinde Türk Bayraklarıyla coşkulu bir şekilde eşlik etti.

 

 

MANAVGAT’IN KALBİ ATATÜRK DİYE ATAR
Manavgat Belediye Başkanı Şükrü Sözen, coşku dolu kent halkına hitaben yaptığı anlamlı konuşmada Manavgat’ın Cumhuriyet ve Atatürk değerlerine gönülden bağlı olduğunu vurguladı. Başkan Şükrü Sözen, “Çok değerli hanımefendiler, beyefendiler, varlıklarıyla onurlandığımız büyüklerimiz, gözleri ışıl ışıl gençlerimiz, çocuklarımız… Hepiniz hoş geldiniz. Sizleri sevgiyle, saygıyla, selamlıyorum. Büyük Zaferimizin 100. yılına ulaşmanın gururunu, mutluluğunu, heyecanını yüreğimin derinliklerinde hissederek ve heyecandan titreyerek sizlere seslenmenin mutluluğunu yaşıyorum. Şu an sizinle birlikteyim ama ruhum, şayak kalpaklı adamın baktığı yerde ve bağımsızlık için ayak bastığı topraklarda. Bu akşam, hem özgürce yaşamın başkenti Manavgat’ta, hem Afyon’dayım. Ben şimdi kurtuluş ateşinin yandığı Akşehir’deyim, İnönü’deyim, Sakarya’dayım, düşmanın denize döküldüğü İzmir’deyim. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının izindeyim. Bu akşam, onlara Manavgat halkımızın minnetlerini, şükranlarını sunmak ve bu muhteşem kalabalığı göstererek “Büyük Atatürk emanetin emin ellerde” demek için Anıtkabir’deyim. Ne mutlu bize, bu akşam, şanlı zaferimizin ışığını, alnımızda, yüreğimizde hep birlikte bütün benliğimizle hissediyoruz.
Türkiye Cumhuriyetinin temelinin taçlandırıldığı bu kutlu günde, bayraklarımızla yürüyerek o büyük zafer gününü, yeniden yaşadık.
Bu yürüyüş, Mustafa Kemal gibi parkasına sarılıp yatmaktır.
Bu yürüyüş, elinde meşalelerle “Yurtta barış dünyada barış” ateşini yeniden yakmaktır. Bu yürüyüş, Cumhuriyet’in değerleri önünde sonsuza kadar sürecek gönüllü nöbet tutmaktır. Biz bu nöbeti Kocatepe’den Ali Onbaşı’dan aldık, çocuklarımıza, gençlerimize devredeceğiz “Sen Mehmetçik, söyle büyük kahraman,Sana zafer kadar yakışan ne var” demiş Ahmet Kutsi.Bu zafer, hepimize çok yakışıyor değerli hemşerilerim Bu zafer, Türkiye’ye, Manavgat’ımıza çok yakışıyor. Ne mutlu ki, milli bayramlarımızın önemini kavramış, hiç bir zaman unutmayan ve unutturmayan bir kentiz. Çünkü burası Manavgat. Manavgat’ımın nabzı, her daim “Atatürk” diye atar. Ormanına, denizine, ırmağına yazmışız biz O’nun adını. Bu kentte analarımız her gün dünyaya, Mustafa Kemal’ler getirir. Biz, Ulu Önder Atatürk’ün “Ordular ilk hedefiniz, Akdeniz’dir ileri” emrini yüreğimize yazmışız ki, 100 yıldır Akdeniz’deyiz, Ege’deyiz, Karadeniz’deyiz. Manavgat’ta işte bu meydanlardayız. 100 yıl değil, 1000 yıl geçse de bu kentte, bu meydanlarda Cumhuriyet’in coşkusu yaşanmaya devam edecek. Ben de böylesine büyük bir milli onurla yoğrulan vatanın evladı olarak, sizler gibi yürekli, aydın insanlarımızla yaşamaktan onur duyuyorum, gurur duyuyorum. İyi ki varsınız. Hepinize sonsuz teşekkürler. Bu bayram, 30 Ağustos zaferiyle kazanılanları korumaya yemin edenlerin bayramıdır. Bu zafer, kadınıyla, erkeğiyle, tüyü bitmemiş yetimiyle, tüm milletin tek yürek, tek bilek olarak yazdığı Kurtuluş Destanı’dır. Bandırma Vapurunun bacasından çıkan bir kıvılcımla başlayıp, zaferle sonuçlanan tarihin yıldönümüdür. O büyük yürüyüş, bu kutlu zafer, kolay kazanılmadı. Bu başarılı öykünün kahramanları var. Bu kahramanlığın özünde halk için canını ortaya koyan Atatürk ve silah arkadaşları var. Halide Onbaşılar var, Yörük Ali’ler, Fevzi Çakmak’lar var. Bu kahramanlığın özünde kefensiz yatan binlerce şehidimiz var. Milli bayramlarımızın önemini, değerini her fırsatta gelecek nesle anlatmaya çalışıyoruz. Bu bizim en büyük ve en önemli görevimizdir. Çünkü bu ülkede Cumhuriyet kazanımlarımızı, milli bayramlarımızı, kültürümüzü, geleneklerimizi unutturmaya, 30 Ağustos zaferimizi, sıradanlaştırmaya çalışanlar var. “Keşke Yunan kazansaydı” diyerek cephede bükemedikleri bileğimizi, içimizdeki uzantılarıyla bükebileceğini zannedenler var. Bu bilek, asla bükülmedi bükülmeyecek, bu millet hiçbir güç ve yaptırım karşısında eğilmedi, eğilmeyecek…
Biz geçmişini bilen, tarihine saygı duyan, atalarından aldığı mirası gelecek nesillere taşımayı görev edinen bir nesiliz. Gerektiğinde yeni destanlar yazacak, yeni zaferler kazanacak kudrete ve yüreğe sahibiz. Cumhuriyeti, Atatürk’ü ve bayramlarımızı unutturmaya çalışanlarla kanımızın son damlasına kadar mücadele edeceğimizden asla kimsenin şüphesi olmasın.
Yıllar geçecek bu kürsüden konuşan diller değişecek, şanlı Türk bayrağını sallayan eller değişecek, beraber yürüdüğümüz yollar değişecektir. Ama Türk ulusunun Atatürk sevgisi, saygısı hiçbir zaman değişmeyecek ve Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacaktır. Değerli hemşerilerim,
Cumhuriyetimizin 100. Yılına girmek üzereyiz. Asıl önemli olan bugünü, büyük cümlelerle anmak değil, anlamaktır. Yoktan var edilen bir ülkenin bugün geldiği noktayı değerlendirebilmektir.
Anlamak demek, “Nerede eksik yaptık” diye kendini ve yönetenleri sorgulayabilmektir.Fabrikadır, yoldur, tren rayıdır, bir ormandır, ya da bir devrimdir.Ata’mızın bize bıraktıklarına “mirasımızdır” diye sarılmak, milli ve manevi değerlerimizi korumaktır. Eğitime, bilime, kültüre sanata yer açmaktır hayatımızda. Gençlere önem vermektir, kadını korumaktır. Büyüklere sahip çıkmaktır. Ekonomik sorunlarla mücadele eden insanımızın, çiftçimizin, esnafımızın halini görebilmektir. Çocuklarımızın yarınlara daha inançlı, güven içinde, kaygısızca, Cumhuriyet değerlerini koruyarak yürüyecekleri yolda ışık olabilmektir. Öncelikle korunması gereken bayraktır, çocuktur, anadır, babadır, memlekettir. Ardından bu memleketin ormanıdır, köyüdür, kentidir korunması gereken. Bizlere düşen görev, Türkiye’yi kucaklamak, taşına toprağına sahip çıkmaktır. Cumhuriyetin bize bıraktıklarını kaybetmeyelim ki, bağımsızlık türküleri bu meydanlarda özgürce çalınmaya devam etsin.
Bugün, aynı zamanda ekmek kadar, su kadar demokrasiye, adalete ve özgürlüğe ihtiyaç duyulan günlerden geçiyoruz. Eğer adalet yoksa bir yerde, orada acı ve korku vardır. Adaletin olmadığı toplumlarda demokrasiyi inşa etmek de çok zordur. Demokrasi olmazsa özgürce düşünmek, düşündüğünü yazmak, özgürce şarkılar söylemek hayal olur. Ulu Önderimiz Atatürk, “Efendiler, hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz fakat sanatçı olamazsınız” sözleriyle, sanata ve sanatçıya verdiği önemi vurgulamıştır. Ancak geldiğimiz noktada şarkılarını özgürce söyleyemeyen, sanatçılarımız da olabiliyor. Bu ülkede sanata, sanatçıya engel koymak, yasaklarla susturmak kimseye bir şey kazandırmaz.
Ama bizler, 1 asırlık Cumhuriyetimizin bize bıraktığı değerlerin farkındalığıyla sanata ve sanatçılarımıza her zaman sahip çıkmaya devam edeceğiz. Bu akşam düşündüğünü özgürce söyleyebilen Atatürkçü, çağdaş duruşu ile tanıdığımız değerli bir sanatçımızı sizlerle buluşturacağız. Çünkü bu ülkede söylenmemiş hiçbir güzel söz, hiçbir güzel şarkı kalmasın istiyoruz” dedi.

 

 

SÖZEN’DEN NAZIM HİKMET ŞİİRİ
Sözen, bize bu güzel vatanı, bu anlamlı bayramı armağan eden Mustafa Kemal Atatürk ve mücadele arkadaşlarına şükranlarımızı, minnetlerimizi sunuyor, şehitlerimizin aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz. Bu bayram, 23 Nisanları, 19 Mayısları, 30 Ağustosları 29 Ekim’leri bilinçle kutlayan bütün duyarlı insanlara armağan olsun. Dostu, düşmanı fark ederek yol alanlara selam olsun. 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun. Atatürk’le kalın Cumhuriyetle kalın diyerek konuşmasını tamamladıktan sonra Nazım Hikmet’in Kuvayi-Milliye Destanı’nı anlatan duygu yüklü satırlarını okudu. Başkan Şükrü Sözen’in okuduğu şiir şu şekilde;

Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
Şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında
birdenbire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar: "Üç" dediler,
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu.
Bıraksalar,
İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı.
Şayak kalpaklı adam Kocatepe’den Afyon’a atladı ve İzmir’in dağlarından konak meydanını gözyaşları içinde izlerken şu şiiri okudu
Dörtnala gelip Uzak Asya’dan
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim…
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim…

 

 







FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER MANAVGAT Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
HABER ARA
HABER ARŞİVİ

En sevdiğiniz sosyal medya platformu hangisidir?


SON YORUMLANANLAR
nöbetçi eczaneler
YUKARI YUKARI