Bugun...


Eyyüp AYDIN

facebook-paylas
ATATÜRK'ÜN SAĞLIK HİZMETLERİNE BAKIŞI!
Tarih: 20-04-2020 16:31:00 Güncelleme: 20-04-2020 16:31:00


"MEMLEKETİMİZİN SAĞLIĞINA ÖZEN GÖSTERMEK VE İMKANLARIMIZ ORANINDA SOSYAL ACILARINA ÇARE BULMAK HÜKÜMETLERİMİZİN GÖREVLERİ ARASINDADIR."


Türkiye Cumhuriyeti bugün sağlık sisteminde iyi bir noktada ise, bunu Mustafa Kemal Atatürk'e borçluyuz. Hiç kimse bunun aksini söyleyemez.  Atatürk, sağlık hizmetlerine  savaş yıllarında el atmıştı. 20. yüzyıl başlarında çağı yakalayamamış ülkelerde yaşamsal değerlere sahip sağlık hizmetleri de gözle görülür bir biçimde yetersiz durumdaydı. Sanayileşmiş ülkelerde ise, sağlık hizmetleri daha etkin, verimli olduğu görünmekteydi. Uzun yıllar tüm gücüyle savaşmış ülkemiz insanı yorgun, bitkin ve yaralıydı... Sağlık alanında da en azından gelişmiş ülkeler düzeyine ulaşmayı hak ediyordu. Bunun bilincinde olan Atatürk, birçok hamleler yapmıştır.

 

Cumhuriyetin ilk yıllarında diğer alanlarda olduğu gibi sağlık alanında da evrensel bir politikanın var olduğu görülmektedir. Bugün sağlık uygulamalarının temelini oluşturan yasalar 1928,1930 ve 1933 yıllarında yürürlüğe girmiştir. Tüm dünyada üzerinde önemle durulan; koruyucu sağlık hizmeti anlayışının, sağlık eğitimi, toplum katılımı ve öncelik belirleme gibi yaklaşımların bu dönemin sağlık politikasına yön verdiği görülmektedir. Bu politikaların yürütülmesinde belirleyici olan ise, Atatürk'ün sağlık ve sağlık hizmetlerine bakış açısıdır. Sınırlı sayıdaki çalışmalar dışında bu bakış açısı yeterince değerlendirilmemiştir. Sağlık sektöründe çok önemli değişimlerin yaşandığı bir dönemde bu değerlendirmenin yapılması yararlı olacaktır. Değerlendirme yapılırken dönemin, 1. Dünya Savaşı sonrası olduğu, ulusal kurtuluş savaşını kapsadığı, 1929 dünya ekonomik bunalımının yaşandığı ve İkinci Dünya Savaşı'nın eşiğinde Mustafa Kemal Atatürk'ün  "Beni Türk hekimlerine emanet ediniz."  sözü, tüm alanlarda olduğu gibi Sağlık alanında da "millilik" esasına dikkat çekmesi açısından önemlidir ve bizlere önemli mesajlar vermektedir.
Ülkenin genel sağlık görümüne Atatürk'ün gözüyle O'nun penceresinden baktığımızda; Atatürk, insan sağlığı üzerine olan çağdaş kavramların ve değerlerin ülkemize getirilmesinde öncülük etmiştir. Atatürk'le birlikte ülkemizde sağlık kavramı ve hizmetleri yepyeni bir biçim ve içerik kazanmıştır. Sağlık tarihi yönünden Türkiye Cumhuriyeti'ndeki en önemli olaylardan biri kuşkusuz Sağlık Bakanlığı'nın kuruluşudur.

 

Sağlık ve Tıp tarihi açısından Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli olaylarından birisi hiç kuşkusuz sağlık olgusunun yeniden düzenlenip örgütlü bir yapıya kavuşturulması, Atatürk tarafından gerçekleştirilmiştir. O'nun döneminde atılan sağlam temelleri üzerinde uzun yıllar yükselmiştir. Atatürk'ün Gerek sağlık anlayışı ve gerekse sağlığın tanımı konularındaki düşünce ve görüşleri dünya sağlığına ve Dünya Sağlık Örgütü'ne ışık tutmuş, yol göstermiştir.  


Atatürk'ün her alanda olduğu gibi sağlık alanında da yaptıkları için ne söylense, ne yazılsa azdır. O nedenle O'nun sağlıkla ilgili altın harflerle söylediği şu sözü çok önemlidir: "Sağlık ve sosyal yardım konularında izlediğimiz amaç şudur: Milletimizin sağlığının korunması, ölümlerin azaltılması, nüfusun arttırılması, toplumsal ve bulaşıcı hastalıkların etkisiz duruma getirilmesi, böylece millet bireylerinin dinç ve çalışmaya yeterli bir biçimde sağlıklı bedenli olarak yetiştirilmesi , amacımızdır. " (1922)


KORUYUCU HEKİMLİK
1923 yılında sağlık hizmetleri ülke genelinde yaygınlaştırılırken, ilk yıllarda koruyucu hekimliğe önem verildi.  Atatürk Koruyucu Hekimliği "Tıbbi bir sağlık koruma olduğu gibi sosyal bir sağlık korumadır" şeklinde tanımlamıştır. Ve temel kaygılarından birinin, "koruyucu ve geliştirici hizmetlerin bir an önce halka ulaştırılması" olduğunu ifade etmiştir.
1924'te alınan bir kararla Ankara, İstanbul, Sivas, Trabzon, Erzurum ve Diyarbakır'da örnek hastaneler yaptırıldı. Bu hastanelere bulunduğu ilin adı ile birlikte Numune Hastanesi adları verilmiştir.


HALK SAĞLIĞI
Atatürk, halk sağlığına büyük önem verirdi. Kurtuluş Savaşı'nın verildiği dönemde başta sıtma ve frengi olmak üzere trahom, verem, cüzam ve öbür bulaşıcı hastalıklar çok yaygındı. Halkın belki de yarısına yakın bir kesimi şiş karınları, soluk benizleri ve kocaman dalaklarıyla tarlalarına serilip kalmışlardı. 1923'lerde Anadolu'da 3 milyon trahomlu vardı. Uygarlıklar yıkan sıtma halka, belki de savaştan daha çok zarar veriyordu. Kurtuluş Savaşı'nın yazgısını bile belirleyebilecekti. Tifo, tifüs ve kolera Anadolu'da kol geziyordu. İşte böyle bir ortamda Atatürk, halkın sağlığı için savaşımın kaçınılmazlığını görerek Sağlık Bakanlığı'nı kurmuştu.  Atatürk tarafından devrim niteliğinde açılışı gerçekleşen TBMM hükümetinin kuruluşundan bir gün öncesi 2 Mayıs 1920 günü yürürlüğe giren '3 sayılı yasa' ile örgütsel yapısı ilk kez, İçişleri Bakanlığı Sağlık İşleri Genel Müdürlüğü konumundan bağımsız bakanlık düzeyine çıkarılmıştır. (İlk sağlık Bakanı olarak atanan Adnan Adıvar 1882/1955 3 kişilik ekibiyle 1 sağlık memuru, 1 yazman 3 Mayıs 1920'de göreve başlamıştır...)  Sağlık hizmetleri, Osmanlı Devleti'nde İçişleri Bakanlığı kapsamında temsil edilmekte idi. TBMM'nin açılmasından hemen sonra kurulan ilk hükümette Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı olarak yer aldı. Sağlığın bakanlık düzeyinde işlevsellik kazanması, ülkemiz için yepyeni bir durumken, dünyada da sağlık hizmetlerinin bakanlık düzeyinde temsil edildiği ilk birkaç ülkeden biri olmuştur.


HIFZISSIHHA KANUNU
Halk sağlığı kavram ve hizmetlerinin geniş biçimde algılanması ve yaşama geçirilmesi adına "Etimesgut Numune Dispanseri" Atatürk'ün direktifleriyle hizmete açılmıştır. 1925 yılında hazırlamış olduğu bir programla, sağlık sorunları üzerine dikkatle eğilmenin gereğini duymuştur. 1930 yılında "Umumi Hıfzıssıhha Kanunu" yürürlüğe girmiştir. Halk Sağlığı hizmetlerinin "Hıfzıssıhha Kanunu" ile yasal bir temele oturması Türkiye'de sağlık alanına bütüncül bir açıdan bakılmasının önemli kilometre taşlarındandır.


1931 yılında "Merkez Hıfzıssıhha Müessesesi" hizmete açılmıştır. Bu kurum, memlekette hüküm süren hastalıklar ve bunların sebepleri, mücadelede güdülecek yollar ve yöntemler hakkında incelemelerde bulunmuş, aşılar ve serumlar hazırlamaya başlamıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkemizde 22 farklı çeşit aşı üretilmeye başlanmıştır. Üç milyonu aşkın doz çiçek aşısının sadece Sivas'ta üretilmiştir.


TÜRKİYE KIZILAY CEMİYETİ
11 Haziran 1868 tarihinde "Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti" adıyla kurulan Kızılay teşkilatının ismi, 1935'te  "Türkiye Kızılay Cemiyeti" olarak Atatürk tarafından değiştirilmiştir. Kızılay teşkilatı devletin desteği ve halkın bağışlarıyla güçlendirildi. Bu sayede Kızılay, daha çok kişiye yardım etme olanağını elde etmiştir.


1936 yılında çıkarılan "Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Teşkilatı ve Memurin Kanunu" ve bu kanunlara ek olarak çıkarılan kanunlarla, sağlık hizmetleri ve Bakanlığın merkez ve taşra örgütü düzenlenmiştir. Sınır şehirlerinde sağlık kontrolleri artırılarak, bulaşıcı hastalıkların ülkeye girmemesi için tedbirler alınmıştır. Bataklıklar kurutulmuştur. Bulaşıcı hastalıklara karşı alınan köklü tedbirlerle verem, trahom, frengi, sıtma kontrol altına alınmış, çiçek, tifüs, veba, kolera gibi hastalıklar da ülkede pek görünmez olmuştur.


Atatürk, sağlık ve sosyal yardım konularında izlediğimiz amaç ve hedefimiz şudur:
Atatürk, sağlığı da barış gibi ulusal değil, uluslar arası evresel düşünen tek liderdi. 17 Mart 1937'de dünyaya şöyle sesleniyordu: "Dünyanın herhangi bir yerinde rahatsızlık varsa, (bana ne) dememeliyiz. Böyle bir rahatsızlık varsa; kendi aramızda olmuş gibi onunla ilgilenmeliyiz. işte bu düşünce milleti bencillikten kurtarır..."





FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARA
HABER ARŞİVİ

En sevdiğiniz sosyal medya platformu hangisidir?


SON YORUMLANANLAR
nöbetçi eczaneler
YUKARI