Tarih boyunca, bu coğrafyada yüzyıllardır kanayan bir yara var, kız çocuklarının dinmeyen yarası… Özellikle kırsal kesimde horlanan onlar, hak mahrumiyetine uğrayan onlar, ve ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüp, kaldıramayacakları yükün altına giren yine onlar.
Yüzyıllar önce onların bedenlerinden akan kan, ve onların gözlerinden düşen damlalar, toprağa tohum bıraktı. O tohum şimdi dikilmiş bir fidan misali,dallanıp budaklanarak bir ağaca dönüştü. Ülkemizde aile içinde şiddet gören kadınlar öyle şeyler yaşıyorlar ki, bunları bazen en yakınlarıyla bile paylaşmaya utanıyorlar. Oysa ki utanması gereken onlar değil, onları bu hale getiren ruh hastaları… Evet, ”ruh hastaları” diyorum. Çünkü normal bir insan, kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına yapmaz. Hani bir söz vardır “herkes layık olduğu hayatı yaşar”. Bu sözden yola çıkarak şiddet gördüğünü en yakınlarından bile saklayan kadınlara sesleniyorum; unutmayın, kadın cinayetlerinde öldürülen kadınların tamamına yakını cinayet öncesinde şiddet görüyor. Çoğu zaman bu kadınların yakınları bu durumdan haberdar ama,yeteri kadar ciddiye alınmıyor. Kısaca bir çok kadın cinayetleri adeta ben geliyorum diyor ve gerekli önlemler alınmadığı için de önüne geçilemiyor. Türkiye’de son on yılda öldürülen kadın sayısı beş binler civarında. Bu çağdaş bir Ülke için korkunç ve utanılacak bir rakam. “Kocamdır döver de, sever de” sözü kadınlarımızın yaşam felsefesi olduğu müddetçe de,bu rakamlar gün geçtikçe artacaktır… Unutmayalım; kadın kendi başına ne bir gül goncası,nede diken. Koklamasını bilirsen gül, bilmezsen diken olur. Sonuç olarak biz erkeklere düşen en önemli görev, “kadın döven erkek adam değildir” sözünü tabana yaymak olmalıdır, ne dersiniz?
slot siteleri canlı bahis siteleri http://www.tedxmadrid.com/ casino siteleri
canlı bahis siteleri casino siteleri
gaziantep escortgaziantep rus escort gaziantep escortseks hikayeleri