Evet belki "niye ağlasınlar ki umurlarında mıyız" diyebilirsiniz, belki de timsah göz yaşlarıdır ama şu da bir gerçek ki artık Avrupa'da en fazla vaka sayısı görülen ülke olarak açık ara birinciyiz, nüfusa göre hastalık oranları kıyaslandığında ise dünyada da birinci olduğumuz görülüyor.

Bunun böyle olacağı zaten bence belli idi, hatırlarsanız aylar önce neredeyse bir yıl önce yazmıştım bu tedbirsizlikle bizdeki vaka sayısı artar, onlar işli çözer ama biz yıllarca çekeriz diye… Hatırlarsanız o günlerde İtalya, Fransa, İspanya hastalıktan kırılıyor, hastalar hastanelere sığmıyor ve tüm dünyanın olduğu gibi biz de onların durumuna bakıp üzülüyorduk. O zaman bizde henüz salgın bu kadar yayılmamıştı, labelep kongreler yapılmıyordu. Ama önlemler yetersiz, korunma koşulları yetersiz, insanlar açlık ve hastalıkla mücadele etmeye çalışılıyordu.

O zamanda yazıyordum, hala yazıyorum, bu salgını tam kapanma olmadan atlatamayız. Öyle bazı iş kollarını kapatıp bazılarını açarak, gereksiz kongreler düzenleyerek, yandaş otelleri % 90'ının üzerinde doldurarak, yandaşa para kazandırıp, vatandaşı aç bırakarak salgınla başa çıkılmaz, bunun kuralları bellidir. Ne yapılacağı da bellidir…

Elinizde dünyanın en iyisi olan, fedakarca çalışan ve bu uğurda dünyanın en fazla kaybını veren -ki bunu da ben bir çok kere yazdım- sağlık çalışanları var ve biz bu imkanı her koşulda heba edip salgınla bu kadar kötü mücadele ediyoruz ki, evet Avrupa bize acıyarak ve gülerek bakıyor. Önceleri bizim sağlık çalışanlarımıza gıpta ile bakan Avrupa ülkeleri kötü yönetimin bunu nasıl harcadığını görünce acıyor biz sağlık çalışanlarına…

Evet Avrupa'nın en fazla vaka görülen, tüm mutasyonların kol gezdiği ve hızla yayıldığı bir ülke haline geldik. Bizimle yarışan dünyadaki belki de tek ülke -ki nüfusa oranladığımızda bizdeki vaka daha çok- Brezilya… Brezilya devlet başkanı baştan beri salgını hiç umursamadı, yok gibi davrandı, hiç bir kısıtlamaya gitmedi, halkına tedbir de aldırmadı, buna rağmen vaka sayıları nüfusa oranla bizden az… O zaman soruyor insan, niye bir yıldan beri 65 yaş üstünü ve 20 altını evlere de hapis hayatı yaşattık? Niye esnafı, lokantacıyı, kahveleri kapattık, onca insan niye iflas etti, işsiz kaldı, intihar etti? Niye okulları kapattık, o kadar çocuk okulsuz kaldı, eğitimi aksadı, yaşıtlarından geri kaldı. Biz de keşke Brezilya gibi hiç aldırmasaydık, salgın yokmuş gibi davransaydık, hiç bir önlem almasaydık…

Yok ama olmaz, biz salgını kullanarak ekonomik çöküşümüze kılıf hazırladık, ayrıca yaşam şeklini değiştirmek için salgını bahane etmemiz gerekiyordu. İstediklerini yapmayan, eylem yapan kişileri salgın bahanesi ile dağıtıp, toplantıların engellenmesi hatta salgın bahanesi ile halktan gerek iban numarası ile gerekse ceza yolu ile para toplanması gerekiyordu, böylece beslenmesi gereken yandaş müteahhitlere daha çok para aktarılabilecekti.

Evet biz salgınla mücadele etmedik, salgını kendi çıkarlarımız için kullandık ki bu çıkarlar tamamen ülkenin vatandaşın aleyhine olan, yaşam şeklini değiştiren, topraklarının satılmasını, yaşam şeklinin değiştirilmesini ve artık en fakir ülke, en ucuz iş gücü kalmasını sağlayacak kararlar alınmasını sağladı, itiraz edenler de salgın bahane edilerek dağıtıldı veya içeri atıldı.

İşte Avrupa bize bu yüzden ağlıyor, ister timsah gözyaşları ile isterse gerçekten insanlığından ama insan gerçekten halimize bakıp üzülüyor, nereden nereye geldik, 20 yılda 200 yıl geriye gittik, çok yazık oldu bu ülkeye…

(Ozanca sağlık mobbing politika kitabımdan)