Türkiye’de iktidar olmak ile muktedir olmak arasındaki farkın en çok tartışıldığı dönemlerden birini yaşıyoruz. AK Parti, 2002’den bu yana kesintisiz bir şekilde iktidarda. Ancak son yıllarda kendi seçmeninin taleplerine yeterince duyarlılık göstermediği, özellikle muhafazakâr tabanın hassasiyetlerine duyarsız kaldığı yönünde eleştiriler artıyor. Bu durum, partinin muktedir olup olmadığı sorusunu da gündeme getiriyor.
İktidar, seçim kazanmakla elde edilir; muktedir olmak ise yönetimde istikrarı sağlamak, kendi seçmenini konsolide etmek ve devlet mekanizmasını etkin bir şekilde kullanabilmekle mümkündür. Ancak AK Parti’nin son dönemde kendi seçmeninin taleplerine kayıtsız kalarak muhalif kesime öncelik verdiği yönündeki eleştiriler, tabanında bir kırılma yaşandığını gösteriyor. Ekonomi politikalarından toplumsal değerlere kadar geniş bir yelpazede bu kırılmanın izlerini görmek mümkün.
Örneğin, Antalya’nın ilçeleri üzerinden yapılan eğitim yatırımları bu durumu çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. Solun kalesi olarak bilinen Manavgat’ta iki yeni fakülte açılırken, sağın kalesi olan Kumluca’daki mevcut fakültenin kapatılması, AK Parti’nin tabanını nasıl ihmal ettiğinin somut bir örneği. Eğer parti, kendi seçmeninin bulunduğu bölgelerdeki yatırımları ikinci plana atıyor ve muhalif bölgelerde akademik ve ekonomik yatırımlara ağırlık veriyorsa, burada ciddi bir yönetim tercihi değişikliği olduğu açıktır.
Bu tercihin ardında yatan sebep ne olabilir? AK Parti, yıllardır güçlü olduğu bölgelerde “zaten bize oy veriyorlar” anlayışıyla hareket ederken, muhalif bölgelerde ise “kazanma” stratejisiyle daha fazla kaynak ayırıyor olabilir. Ancak bu strateji, muhafazakâr seçmen için kırılgan bir zemine işaret ediyor. Çünkü sadık seçmen kitlesi, kendisini artık ikinci plana atılmış hissediyor ve bu durum uzun vadede seçmen kaybına neden olabilir.
Son yerel seçimler, bu kırılmanın ilk işaretlerini verdi. AK Parti’nin güçlü olduğu birçok şehirde beklenmedik oy kayıpları yaşandı. Eğer parti, muktedir olmayı sürdürmek istiyorsa, kendi tabanının taleplerine kulak vermek zorunda. Aksi takdirde, iktidar olsa bile muktedir olamayacağı bir sürece doğru ilerliyor olabilir.
Unutulmamalıdır ki, muktedir olmak, sadece seçim kazanmakla değil, seçmen desteğini sürekli ve istikrarlı kılmakla mümkündür. Bugün Kumluca’daki fakültenin kapatılması sadece bir akademik karar gibi görünebilir, ancak bu tür kararlar zincirleme olarak muhafazakâr tabanın partiyle olan bağını zayıflatma potansiyeline sahiptir. AK Parti’nin bu hassas dengeyi yeniden gözden geçirmesi gerekiyor..