Bugun...


Eyyüp AYDIN

facebook-paylas
GÜZELLİKLERİ GÖREBİLMEK!
Tarih: 18-08-2020 13:28:00 Güncelleme: 18-08-2020 13:55:00


Yaşamımız boyunca surat asmayı, kaşlarımızı çatmayı, bağırıp çağırmayı, stres yapmayı, ön yargılı olmayı, hüzünlenmeyi, eleştirmeyi, hep kötü ihtimalleri beklemeyi alışkanlık haline getirmişiz. Sevgiyi, güzel sözcükleri, paylaşmayı, hoşgörüyü rafa kaldırmış, dolaplara saklamışız...

 

Asık suratla yaşamayı tercih ediyoruz, basit bir gülümsemeyi kendimize ve çevremizdekilere çok görüyoruz... Bunun en önemli sebebi mutsuz bir toplum olmamızdır. Nasıl mutlu olalım ki, "biri yer diğeri bakar" tam da bizim ülke insanımız için geçerli. Hep yoksulluk, işsizlik, haksızlık, adaletsizlik her daim belimizi bükmüş, yakamızdan hiç düşmemiş... Bu da bizleri mutsuzluğa itmiş,  geçmişle ilgili olarak, aklımıza hep yaşanan kötü şeyleri getiriyoruz... Yaşanan güzellikler nedense aklımıza pek gelmiyoruz.....

 

Hep oturuyoruz... Hep daracık evlere ve ofislere sıkışmış kalmışız... Doğaya çıkmak, bir akşam yürüyüşü yapmak nedense aklımıza hiç gelmiyor. Hele bu pandemi süreci bizleri iyice evlerimize kapattı ve güzellikleri görmemize perde çekti...

 

Birkaç kişi bir araya geldiğimizde, her şeyin çok güzel olduğunu söyleyen birine rastlamıyoruz... Herkes, hayat denizinde nasıl boğulduğunu anlatıyor... Ruhları dinlendiren bir konuşma yapmıyoruz... Paramız yok, geçimimizi zor sağlıyoruz, hepimiz hastayız, kayın validem bana neler çektiriyor, hayat beni bu aralar boğuyor, çocukların dersleri kötü, eşimle sürekli kavga halindeyiz. vs...
Hep evimiz yok diye sızlanırken, başımızı sokabileceğimiz bir ev aldığımızda keşke daha geniş bir ev alsaydık diyoruz...

 

İnsanları affetmek yerine cezalandırmayı tercih ediyoruz... Kusurlarıyla sevemiyoruz herkesi... Eleştirmeye ise bayılıyoruz..  Çoğu zamanda eleştirinin dozunu kaçırıyoruz. TV seyrederken bile ''bunu hiç sevmem, ondan nefret ederim, şuna sinir oluyorum'' diye söylenmeden duramıyoruz...
Komşumuza rahatlayalım diye gezmeye gidiyoruz... Yeni aldıkları plazma televizyonu görünce içten içe rahatsız oluyoruz.. Gezme boyunca onu kafaya takıyoruz, bizim niye yok diye... Rahatlayalım diye gittiğimiz gezmeden iyice rahatsız olup evimize dönüyoruz...

 

Basit bir hastalığa yakalanıyoruz, hayata lanet okuyoruz... Başkaları niye hastalanmıyor, niye ben diye sızlanıyoruz.. Bizlerden daha kötü, iyileşme umudu olmayan hasta ve hastalıklar var, onları düşünüp nedense halimize şükretmiyoruz...

 

Birisinin bir hareketini hemen üstümüze almaya hazırız, onunla kavga etmeye, ona küsmeye onu kırmaya programlanmışız sanki.....En ufak tartışmaları, davranışları kafaya takıyoruz ve günlerce onu düşünüyoruz...  Olaylardan çabuk kurtulmayı beceremiyoruz veya becermek istemiyoruz...

 

Hayatı hatasız yaşamak istiyoruz... Hayatı hep sağlıklı geçirilecek bir olgu olarak düşünüyoruz... Hep hatasız yaşadığımızı zannediyoruz... Yine bu adam pijamasını kaldırmamış, yine çoraplar ortada, bu perdenin ucu niye eğri duruyor, bir hafta sonra günüm var şimdiden temizliğe başlayayım, baharda yaklaşıyor en az bir hafta evi temizlemem lazım, sehpanın örtüsü azıcık kıvrılmış onu düzeltmem lazım, mutfakta iki kirli bardak kalmış kalkıp onları yıkayayım, yarın ne yemek yapacağım, diş macununun kapağı niye kapatılmıyor, kağıt havlu böylemi koparılır diye kafaya taktığımız daha bir sürü şeyler, teferruatlar...

 

Komşumuzla, ailemizle birlikte bir araya geldiğimizde hep ağlatan programlar seyredip, dizilerdeki karakterler için üzülüyoruz... Daha neşeli, insanı motive eden, eğlendiren, güldüren programları seyretmiyoruz. Zaten o tür programlarda bir elin parmak sayısını geçmiyor. Hep hüzünden, şiddetten  hoşlanıyoruz... Çünkü mutsuzluğa odaklanmışız bir kere...

 

Aslında mutlu olmamız için o kadar çok şey var ki, ama biz ne yapıyoruz, geçmişle bağımızı koparamıyoruz. Hep yaşadığımız kötü anıları gözümüzün önüne getiriyoruz. Eğer bir insan mutsuzsa, onu hiçbir şeyle mutlu edemezsiniz çünkü mutluluk bir karardır. Köşkler, yatlar, katlar, hatta mevki, başarı ve sevgi bile bazen insanı mutlu edemez. Aniden bir şey olsun ve ben mutlu olayım diye beklerseniz, daha çok beklersiniz.

 

Acıya gelince; bu dünyaya gelen her canlı, öyle ya da böyle acıyla tanışır ve zor da olsa, içini kanatsa da acıyla başa çıkmayı öğrenir. Acıyı tanımayana hayat mutluluk kapılarını kolay kolay açmaz. Önce hak etmek gerekir. Önce mutlu olmaya karar ver, sonra da her yerde ara onu. Çiçekte böcekte, resimde kitapta, havada suda, eşte dostta, kiminin gözündeki yaşta, kiminin içten bir gülüşünde… Yeter ki beynimizi lüzumsuz kaygı ve streslerden uzak tutalım ve hayatımızda var olan güzellikleri yaşayalım... Gecenin karanlığı kadar güzelliği de vardır. Önemli olan güzel bakabilmek ve var olan güzellikleri görebilmektir...





FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
HABER ARA
HABER ARŞİVİ

En sevdiğiniz sosyal medya platformu hangisidir?


SON YORUMLANANLAR
nöbetçi eczaneler
YUKARI