Bugun...


Eyyüp AYDIN

facebook-paylas
ANTALYA'NIN DÜNÜ VE BUGÜNÜ!
Tarih: 08-04-2020 12:52:00 Güncelleme: 08-04-2020 16:33:00


Arşivimi karıştırırken, imtiyaz sahipliğini Cevat Alp'in üslendiği, benim de Sorumlu Müdür ve Genel Yayın Koordinatörlüğümde 1 Nisan 1986 tarihinde aylık olarak yayın hayatına başlayan Antalya Körfez Dergisi'nde ilginç bir yazıya rastladım. Yazıyı kaleme alan Antalya'nın tanınmış simalarından Merhum Adnan Selekler, dergimiz için "ANTALYA'NIN DÜNÜ VE BUGÜNÜ" başlıklı yazısını siz değerli okuyucularımla paylaşmak istedim. Yazıyı okuduğunuzda, aradan 34 yıl geçmesine rağmen güncelliğini hala yitirmemiş olduğunu ve Antalya'nın bugününe, tarihine ışık tuttuğunu göreceksiniz. Yazı biraz uzun ama Antalya'da yaşayan herkesin özellikle de yöneticilerimizin mutlaka okumasını tavsiye ediyorum.


ADNAN SELEKLER'İN AĞZINDAN
ANTALYA BÜTÜN DÜNYADA ENDER GÜZELLİKLERİ İÇİNDE TAŞIYAN BİR KENT!
Doğal güzellikler açısından dünü ve bugünü ile Antalya'mız paha biçilemeyecek güzellikleri ve zenginlikleri bağrında yaşatmaktadır. Tanrı bu ülkeyi övmüşte yaratmış. Biz kullarına düşen bu güzellikleri elden geldiğince koruyabilmektir.


Bu değerlendirmede bir hemşerilik gayretinin yattığı sanılmasın, dünden bugüne yabancıların Antalya'mızdan esirgemedikleri övgüleri naklederek bu konuda yalnız kalmadığımı sizler de göreceksiniz.


1950'li yılların başlarında, bir süse  rahmetli Seyit Ali Pamir Belediye Başkanı, İhsan Sabri Çağlayangil Antalya Valisi idi. Belediye, şehir planı için bir yarışma tertipledi ve jüri oluşturdu. Jüriye onur üyesi adıyla dünyanın 2 ünlü şehircisi davet edildiler : İtalyan şehirci, mimar Sinyor Piçinato, Fransız mimar Mösyö Bonnatz. İki yabancı onur üyesinin ağırlanması için bana da görev vermişlerdi. Bu misafirlerden özellikle Sinyor Piçinato, Brezilyanın başşehri Brasil ile dünyanın ve Çin'in en büyük liman şehirlerinden biri olan Şanghay'ın planlarını yapan ve uygulayan bir şehircilik uzmanı olarak çok ünlüydü. Yanımızdaki tercümanla birlikte misafirleri, Şehir Kulübü'nün bulunduğu buruna götürdük. Orada yabancı uzmanlar, bir süre Antalya'mızın göz kamaştırıcı güzelliğini seyrettiler, bir ara Sinyor Piçinato bana dönerek şu cümle ile izlemini açıkladı: "Antalya, İstanbul'dan da güzel."


Yine o senelerde idi. Kış tatilinden faydalanarak bir otobüs dolusu öğretmen Çankırı'dan Antalya'ya gelmişler. Şehir Kulübü'nün avlusunda onlarla karşılaştım. Baharı müjdeleyen bir gündü. Karşı sahil ve dağlar doyulmaz güzellikte idi. Bir ara öğretmenlerden birisinin: "Allah'ım, bütün güzellikleri Antalya için yarat, bizleri de Çankırı bozkırında yaşat. Bu nasıl adalet" diye isyanını duymuştum.


1957 seçilerinde Antalya Milletvekili seçilmiştim. Ankara'da Anadolu Kulübüne devam ediyordum, İsmet Paşa ile briç oynuyorduk. İnönü: "Çoktandır Antalya'ya gidemiyorum. Antalya bir şehir değil, bir kıt'adır" demişti.


Amerika'nın eski savunma Bakanlarından ve Dünya Bankası Başkanlarından Mr. Mac Nammara Antalya Güney-Batı projesiyle ilgilenerek Antalya'ya geldi. Talya Oteli'nde misafir kaldı. Mr. Mac Nammara Talya Oteli'nin çalışkan müdürü Günaç Gürkaynak Beye: "Mimarım dünyanın en güzel yeridir diye tavsiyede bulundu. Florida'da bir köşk yaptırdım Amerika'ya dönünce hemen mimarımı çağıracağım ona Antalya'yı görmeden böyle bir değerlendirme yaptığı için beni aldattığını söyleyeceğim" diyerek iltifatta bulunmuştur.


İnsan yaşamı bakımından bugünün Antalya'sı dünün Antalya'sından şanslıdır. Bilim ve tekniğin ilerlemesi, devlet hizmetlerinin yaygınlaşması, halkın zenginlik ve refahının artması bugünün Antalyalılarına çok şey kazandırmıştır.


Çocukluğumda sivrisinek, sıtma, dayanılmaz yaz sıcakları biz Antalyalılar için bir felaket halindeydi. Şehir sakinlerinin bir kısmı yaz aylarında Korkuteli (İstanoz), Bademağacı, sonraları Isparta'ya taşınarak yaylaya çıkarlardı. ama bu talihli aileler sınırlıydı. Ya geride kalanlar...


Cumhuriyet hükümetlerinin başlattığı sıtma ile mücadelenin Antalya'da en başarılı örneğini Başkan Dr Ferruh Ayoğlu vermiştir.


Birinci Dünya Savaşı'nda Suriye'de büyük Cemal Paşa'nın defterdarlığını yapan rahmetli hemşehrimiz Tevfik Işık Bey, tükenmek bilmez sabrı ve çalışkanlığıyla önayak olarak kurduğu şirketle Antalya'mızı 1928 yılında elektriğe kavuşturmuştu. Az zaman sonra buzdolabı çağının başlaması, şehrin Kepezi Kütükçü Burnu istikametinde gelişmesi ve oralardaki taşlık, kayalık alanların bağlık, bahçelik hale dönüşmesi, yaz-kış kuzeyden esen poyrazın şiddetini hafifletmişti. Eskiden hemşehrilerimiz denize pek iltifat etmezlerdi. Lara plajına denizde yüzmek için değil, şifalı kumlarına gömülmek için gidilirdi. Konyaaltı plajına gidenler parmakla sayılacak kadar azdı. Antalyalı çocuklar yüzmeyi iskelede kumluk, biraz ötede Mermerli, Kiprinez ve Güvercinlik plajlarında öğrenirlerdi. Delikanlılık yaşlarına ulaşınca bu heveslerinden vazgeçerlerdi. Deniz merakı bugünün Antalya'sında moda haline gelmişti.


Nüfus hareketleri, halkın kompozisyonu bakımdan Antalya'nın dünü ve bugünü farklılıklar gösterir. Dünün Antalya'sında nüfus, Osmanlı İmparatorluğunun çökmesiyle ilgili özellikler arz eder. Bitip tükenmeyen savaşlar, yenilgiler nedeniyle kaybedilmiş ülkelerin halkları Moralılar, Giritliler, Tuna nehri Adakaleliler, Kuzey Afrika'dan Dimyatlılar göçmen olarak, Selanikliler, Kayserililer, Serfiçeliler, Karaferyanın renkli insanları mübadil namıyla Antalya'mıza yerleştirilmişlerdir. Halbuki bugünün Antalya'sında büyük nüfus çoğunluğunu, yurdun dört bucağından gönüllü olarak gelip yerleşenler oluşturuyor.


ANTALYA'NIN DÜNÜ
Dünün Antalyası nüfusu 20 bin civarında körfez bir Anadolu kasabasıydı. Bugünün Antalya'sı 250 bini aşan nüfusu ile batılı standartlara göre bile bir büyük şehirdir.


Antalya'da dünkü günlerde Tahsil hayatına rağbet edilmezdi. 1908 yılı 2. meşrutiyetin ilan edildiği yılda Antalya'da, yalnız iki idadi (lise) mezunu bulunduğunu, bunlardan birisinin İzmir idadisini bitiren Abdi efendi zade Hüseyin Bey (Atamer), diğerinin de Vilayet şifre memuru ve Başkatibi olan Konya idadisinden mezun Macit efendi (Selekler) olduğunu babamdan işitmiştim. Antalyalı  olup da yüksek tahsil yapmış ilk kuşaktan hatırlayabildiklerim Dr. Galip Kahraman, Dr. Emim Meriçlioğlu, Bozacı Sabri Aksay, Av. Kazım Azamet, kardeşi Noter Mümtaz Azamet, Hayri Ülkü, Şefik Ülkü beylerdir.  Antalya'da lisenin 1931-1932 ders yılında açıldığını hatırlıyorum. O zamanki lise müdürü yine bir hemşehrimiz olan Yusuf Ziya Beydi. Maşallah Bugünün Antalya'sında üniversite mezunları salonlardan taşmaktadır.


Dünün Antalya'sında ekonomik hayat büyük ölçüde tarıma ve az miktarda da ticarete dayanıyordu. Sanayi olarak un değirmenleri vardı. İtalyan işgalinden sonra bir konserve fabrikası işletilmek istenmiş, girişim başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Tarım ise geleneksel tahıl, mısır, susam biraz da yerfıstığı üretimine dayanıyordu. Antalya'da ilk çeltik üretimine girişen Diyarbakırlı olup Antalya'da mecburi ikamete memur edilen Sıtkı Beydi. Sıtkı Bey ünlü şair Cahit Sıtkı Tarancı'nın babasıdır. Tarih 1920'li yılların ilk yarısıdır. Sıtkı Tarancı Manavgat Çakış çiftliğinde tarla kiralayarak, Diyarbakır'dan getirttiği işçi ve ustalarla çeltik ekimini başlatmıştır. Sonraları Bileydilerin Mursi çiftliğinde, Konukların Karadayı arazisinde de çeltik ziraatı yapılır olmuştur. Pamuk ziraatını ise 1944-1945 yıllarında Finike'de oturan Hacı Veli Şekerci başlatmıştır.





FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
HABER ARA
HABER ARŞİVİ

En sevdiğiniz sosyal medya platformu hangisidir?


SON YORUMLANANLAR
nöbetçi eczaneler
YUKARI