Kimilerine göre siyasetçi, kimilerine göre lider, yakınen bilen ve hayatını inceleyenlere göre dava adamı olan Muhsin Yazıcıoğlunu vefat yıldönümünde anmak her milliyetçinin görevi olmalı.

Muhsin Yazıcıoğlu başkanın gençlik yıllarından başlayan mücadele yaşamına kısaca değinmeye kalksak bile, bu makaleye sığdırmanın imkanı yok. Yine de inandığı davası uğruna 6 yıl cezaevinde kalmasına, MÇP (Milliyetçi Çalışma Partisi) de başlayan siyasi hayatına, Milletvekilliğine ve kurduğu Büyük Birlik Partisine değinmeden edemeyeceğim. Doğduğu il olan Sivas’dan bağımsız Milletvekili seçilmesini düşünürsek, kendisine gösterilen teveccühün herkese nasip olmadığı malum.

Kısaca başlıklarla değindiğim kısa yaşamında benim için öne çıkan özelliği, DAVA ADAMI olmasıdır.

Muhsin başkanın ülke sevdasını, hakka hukuka bağlılığını, milliyetçiliğini, Türklük konusunda ve  İslamlıkta hassas olduğunu, yakın çevresinden çok duydum. Muhsin başkan için devlet kavramı  farklıydı. 'Halkın devletin kölesi olamayacağını, devletin halkın hizmetinde olması gerektiğini savunurdu’. Bir toplantıda yakın arkadaşlarından birine Muhsin başkanın cemaatlere bakışı ve Müslüman olmayan Türklere bakışı ile ilgili olarak sorular yöneltmiştim, kendisinin her zaman ‘benim bağlı olduğum Allahın kutsal kitabı Kuran ve Peygamber efendimizdir’ dediğini, Müslüman olmayan Türkler için ise de, Türklerin Anadolu’ya gelişlerin 1071 den çok önce olduğunu, çok çeşitli inanç sahibi olan Anadolu insanlarının coğrafyadaki yaşantılardan, kültürlerden ve inanışlardan etkilenmelerinin normal olduğunu söylediğini ve  başkanın tarihe bir bütün olarak baktığını, belirtmişti.

Sanatçı kişiliğe de sahip olan Muhsin Yazıcıoğlu başkanın bir şiirinden alıntı yaptığım mısraları ile yazımı sonlandırmak isterim.

Ben Türküm Türk esir olmaz,
Ben Türküm Türk devletsiz olmaz,
Ben Türküm Türk bayraksız olmaz,
Ben Türküm Türk ezansız olmaz,
Ben Türküm Türk hürriyetsiz olmaz

Hoşça kalın, dava adamlarımızı unutmayın.

Cengiz Savaşeri