Bugun...


Karantinayı Başka Hayatlarda Yolculuğa Çevirecek Kitaplar...
Tarih: 22-04-2020 00:05:10 Güncelleme: 22-04-2020 00:05:10 + -


Yukarıdakine benzer başlıkları görmeye epey alıştık, doğru… Ancak aşağıda derlediğimiz listenin ayrıcalıklı olduğunu söylememiz de mümkün, zira son bir buçuk aydır hemen her öneri derlemesinde gördüğünüz standart başlık ve yazarların dışında, tamamen farklı bir içeriğe sahip!

facebook-paylas
Tarih: 22-04-2020 00:05

Karantinayı Başka Hayatlarda Yolculuğa Çevirecek Kitaplar...

Yukarıdakine benzer başlıkları görmeye epey alıştık, doğru… Ancak aşağıda derlediğimiz listenin ayrıcalıklı olduğunu söylememiz de mümkün, zira son bir buçuk aydır hemen her öneri derlemesinde gördüğünüz standart başlık ve yazarların dışında, tamamen farklı bir içeriğe sahip!
Amacımız, karantina ve sokağa çıkma yasaklarını kitap tutkunları için bir ganimete çevirmek. Diğer bir deyimle, henüz karşılaşmamış olabileceğiniz yetenekli yazarların dünyasına konuk olmanızı sağlamak.
Her biri bambaşka bir macera ya da sadece okuduğunuzda keşfedebileceğiniz dünyalara kapı açan kitaplarla tanışmaya hazırsanız, başlayalım:  

YALNIZLIĞIN KARA LANETİ
Brigid Kemmerer
“Klasik bir peri masalı anlatısından isteyeceğiniz her şey var: Titizlikle kurgulanmış fantastik bir dünya, nadiren karşınıza çıkacak türden bir kadın kahraman. Tek bir şikâyetim var: Keşke devamını hemen okuyabilsem!”
–Jodi Picoult
ÂŞIK OL, LANETİ BOZ.
On sekizinci yaşının sonbaharını tekrar tekrar yaşamaya lanetlenen Kordiyar veliahtı Prens Rhen, bir kızı kendine âşık edebilirse laneti kolayca bozabileceğini sanmıştı. Fakat önüne çıkan herkesi ayrım yapmaksızın parçalayıp öldüren bir canavara dönüştüğünde, işinin o kadar da kolay olmayacağını çabucak anlamış, sonunda kendi kalesini, ailesini ve umudundan geriye kalan son kırıntıyı da yok etmişti.
Harper için hayatta hiçbir şey kolay olmamıştı. Uzun süredir ortalarda görünmeyen babası, ölüm döşeğindeki annesi ve serebral palsisi nedeniyle devamlı kendisini küçümseyen abisi, Harper’ı ayakta kalmak için sert ve dayanıklı olmaya mecbur etmişti. Ancak bir gün sokakta saldırıya uğrayan bir kadına yardım etmek isterken kendini bambaşka bir dünyada buldu.
Harper nerede olduğunu ve neye inanacağını bilmiyordu. Prens mi? Lanet mi? Canavar mı? Harper, Rhen’le vakit geçirdikçe asıl tehlikenin ne olduğunu anlamaya, Rhen de Harper’ın, baştan çıkarması gereken sıradan bir kız olmadığını fark etmeye başlayacaktı. Fakat Harper’ı, Rhen’i ve ülkedeki herkesi Kordiyar’ın esiri olduğu lanetten kurtarmaktan daha fazlası gerekecekti.


SALGIN
Erin Bowman

(2019 Edgar Ödülü Adayı, En İyi Genç Yetişkin Roman)
Uzak bir gezegende çalışan bir sondaj ekibinden acil yardım çağrısı alan ufak bir mürettebat, standart bir araştırma ve kurtarma görevi için uzayın derinliklerine doğru yola çıkmıştı. Fakat gezegene vardıklarında terk edilmiş bir kazı alanı, etrafa saçılmış silahlar… ve sondaj ekibinin cesetleriyle karşılaştılar. Koca bir projeyi yerle bir eden şeyin ne olduğunu bulmaya çalışırken, bazı şeylerin ortaya çıkarılmaması gerektiğini fark edeceklerdi çünkü kimi felaketler, her an ortaya çıkmaya hazırdı.
“Sürükleyici, korkutucu ve heyecanlı bir şekilde ilerleyen Salgın, bilimkurgu ve korkunun mükemmel birleşimi. Gözlerimi sayfalardan ayıramadım.”
–Amie Kaufman, Illuminae ve Aurora’nın Dönüşü’nün New York Times çoksatan yazarı
“Uzay boşluğunda yatan bilinmezliğin korkunç-luğunu çok az kişi anlar ama Erin Bowman bu hissi Salgın romanında on ikiden vurmuş. Okurken ışıkları kapatmayın derim!”
–Beth Revis, Evrenin Ötesi’nin New York Times çoksatan yazarı
“Erin Bowman’ın Salgın romanında bilimkurgudan beklediğim her şey var: Zorlu bir kurtarma görevine yollanan zeki bir mürettebat, durdurulamaz bir düşmanla karşı karşıya kalıyor. Bu çok katmanlı ve gerilim dolu maceraya bayıldım ve bu dünyaya geri dönmek için sabırsızlanıyorum.”
–Veronica Rossi, Sonsuz Gökyüzünün Altında serisinin New York Times çoksatan yazarı


KARANLIK ŞEHİR
BİR STRANGER THİNGS ROMANI
Adam Christopher

Hawkins’te 1984 Noel’iydi.
Polis şefi Jim Hopper’ın tek dileği Eleven’la ilk Noel’inin sakin geçmesiydi, ancak Eleven’ın başka planları vardı. Hopper’ın itirazlarına rağmen bodrumdan, üstünde “New York” yazan bir kutu getirdi ve cevaplaması zor sorular sormaya başladı. Hopper onca sene önce Hawkins’ten neden ayrılmıştı? “Vietnam” ne demekti? Ayrıca neden hiçbir zaman New York hakkında konuşmuyordu?
Geçmişiyle yüzleşmek yerine bir demogorgon ordusuyla savaşmayı tercih etse bile, Hopper gerçeklerden daha fazla kaçamayacağını anlamıştı. Böylece bütün hayatı değişmeden önce New York’ta yaşadıklarını anlatmaya başladı…
New York’ta 1977 yazıydı.
Hopper, Vietnam Savaşı’ndan evine dönmüştü. Küçük kızı ve eşiyle beraber sivil hayatına devam etmek için New York Polis Teşkilatı’nda dedektifliğe başlamıştı. Fakat şüphe uyandıran bir federal ajan karakolda belirip çözülmemiş vahşi cinayetlerin dosyasına el koyduğunda Hopper işleri eline alıp gerçekleri öğrenmek için her şeyi riske atacaktı.
Çok geçmeden Hopper, New York’un korkunç çeteleri arasına sızdı. Ancak cinayetleri çözmek üzereyken bütün şehri karanlığa gömen bir elektrik kesintisi, Hopper’a daha önce hiç yaşamadığı zorluklarla yüzleştirecekti.
“Hawkins Polis Teşkilatı’nın şefi olmadan önce New York’ta bir polistim; daha doğrusu dedektiftim, cinayet masasında çalışıyordum.”
El, dudaklarını oynatarak alışık olmadığı kelimeyi söylemeye çalıştı.
“Aa, evet,” dedi Hopper. “‘Cinayet’ adam öldürmek demek.”
El’in gözleri kocaman oldu.
Hopper az önce Pandora’nın kutusunu açıp açmadığını düşünürken içini çekti.
“Her neyse, 1977 yazında, çok tuhaf bir şey oldu…”


VAHŞİ KIZLAR
Rory Power

"Vahşi Kızlar hem inanılmaz sert hem de derin duygularla dolu. Önemli bir edebi kalemin doğuşuna tanık olduğumuzdan eminim." —Jeff VanderMeer, Yok Oluş’un çoksatan yazarı
Raxter Kız Lisesi karantinaya alınalı on sekiz ay olmuştu. Tox aralarına sızdığından beri Hetty’nin hayatını mahvetmişti.
Başlarda her şey yavaş ilerliyordu. Önce öğretmenler teker teker ölmeye başlamış, sonra sıra öğrencilere gelmişti. Hepsinin vücutları farklı ve tuhaf şekillerde değişiyordu. Çok geçmeden dünyanın geri kalanı ile iletişimleri kesilmiş ve bir başlarına kalmışlardı. Kızların okul sınırlarından dışarı çıkması yasaktı. Tox, onları saran ormanı ve içinde yaşayan hayvanları daha vahşi ve tehlikeli hale getirmişti. Bu lanet, her şeyin içine sızmaya devam ederken, onlar da tedavisinin bulunmasını beklemekten başka bir şey yapamıyordu.
Bir gün Byatt da ortadan kayboldu. En yakın arkadaşı Hetty, onu bulmak için her şeyi göze alacaktı; karantinayı ihlal etmek ve çitin ötesindeki korkunç şeylerle yüzleşmek zorunda kalacak olsa bile… Ancak okul sınırlarından nihayet çıktığında, orada kapana kısılmış olmalarının gerçek nedeniyle karşı karşıya kalacaktı.

 

FRANK’İN İKİLİ YAŞAMI
David Yoon

“Frank’in İkili Yaşamı muhteşem, yeni bir ses; birini sevmek üzerine yazılmış dobra ve tümüyle gerçekçi bir hikâye. David Yoon her konuyu hem iyi hem kötü yanlarıyla ele almaktan çekinmese de hassas bir şekilde irdeliyor.”
–Marie Lu, Asi’nin New York Times çoksatan yazarı
“Hem bir aşk hem de ırkçılık hakkında olmayı başaran bu kitabı çok çok çok sevdim! Frank Li kesinlikle tanışmanız gereken bir karakter.”
–Jodi Picoult
Lise son sınıfa giden Frank Li, Koreli ebeveynlerinin geleneksel beklentileri ile Güney California’da yetişmenin arasında kalmış Araftakiler grubuna üyeydi.  Söz konusu sevgililer olunca Frank’in annesiyle babasının tek bir kuralı vardı: Koreli bir kızla beraber ol. Fakat Frank Koreli olmayan, zeki ve güzel Brit Means’ten hoşlanmaya başlayınca işler zorlaşmaya başladı. Araftakiler’in bir diğer üyesi olan Joy Song da benzer bir durumla karşı karşıya kalınca bir anlaşma yaptılar: Özgür olabilmek için beraberlermiş gibi yapacaklardı. Frank bunun mükemmel bir plan olduğunu düşünürken kader karşısına başka engeller çıkaracak ve Frank hayat, aşk ve kendi hakkında bildiği her şeyi sorgulayacaktı.


HÂLÂ ZAMANIMIZ VARKEN
Josie Silver

“Bir aşk girdabına kapılmaya hazır olun. Bu roman beni tamamen büyüsü altına aldı.”
–Reese Witherspoon

İki kişi. On fırsat. Unutulmaz bir aşk hikâyesi.
Laurie, ilk görüşte aşkın sadece filmlerde olduğuna emindi. Ancak karlı bir aralık akşamı, otobüsün buğulu camları ardından genç bir adam gördü. Göz göze geldiler, Laurie’nin kalbi duracak gibi oldu ve... otobüs yoluna devam etti.
Laurie birbirlerini tekrar bulacaklarından emin bir şekilde bir sene boyunca, şehirdeki her otobüs durağında ve kafede onu aradı ama bulamadı. Daha doğrusu, doğru zamanda bulamayacaktı. En yakın arkadaşı Sarah ise onu, uzun süredir anlatıp durduğu erkek arkadaşı ile tanıştıracaktı nihayet. Bu Jack’ti, otobüs durağındaki genç adam.
"Josie Silver yazım tarzıyla içinizi öyle bir ısıtıyor ki, romanın karakterleri siz daha farkına bile varamadan kalbinizde yer ediyor. Hâlâ Zamanımız Varken, sırlar ve aldatmacalarla dolu ve bir gerilim romanı gibi sürükleyici."
–Jill Santopolo, Kaybettiğimiz Işık’ın yazarı
"Sürükleyici, içinizi ısıtan bir hikâye... Gerçek aşka inansanız da inanmasanız da bu ilk romandan zevk alacağınız kesin."
–Kirkus Reviews

 

ASİ
Marie Lu

Efsane’ye saygı gösterin.
Deha’yı yüceltin.
Şampiyon’u övün.
Ancak hiçbir zaman
Asi’yi küçümsemeyin.
Eden Wing senelerce abisinin gölgesinde yaşamıştı. Ross City’deki üniversitenin en iyi öğrencisi ve mucidi olmasına rağmen, çoğu kişi onu Daniel Wing’in kardeşi olarak tanıyordu.
Daniel on yıl önce, Day ismiyle biliniyordu. Cumhuriyet’i kurtaran, devrime öncülük eden çocuktu. Ancak Day bir zamanlar olduğu kahraman değildi artık. Bugünlerde bütün dünyadan saklanıp geçmişini geride bırakmak istiyordu. Tek önemsediği, Eden’ı güvende tutmaktı. Hayatının aşkı June’u geride bırakmak zorunda kalsa bile…
Cumhuriyet’ten ayrıldıkları günden bu yana geçirdikleri değişimi kabul etmekte zorlanan iki kardeşin karşısına yeni bir tehlike çıkacak ve aralarını açacaktı. Eden çok geçmeden kendini Ross City’nin karanlık sokaklarında bulacak ve orada kendini öylesine kaybedecekti ki, zamanında bir milletin kahramanı olarak görülen abisi bile onu kurtaramayacaktı.

 

ÜÇ ADIM UZAKTA
Rachael Lippincott, Mikki Daughtry ve Tobias Iaconis

“Aynı Yıldızın Altında ile Katie West’in harika bir birleşimi. Üç yazar kolaylıkla empati kurabileceğiniz hem genç yaşları hem de duygusal olgunlukları fevkalade dengelenmiş karakterler yaratmayı başarmış.”
-School Library
Hiçbir zaman dokunamayacağınız birini sevebilir misiniz?
Stella Grant akciğer hastasıydı ve sürekli hastaneye gidip gelmesi gerekiyordu. Kontrolün elinde olmasını seviyor, ancak hastalığı konusunda elinden hiçbir şey gelmiyordu. Akciğer nakil listesindeydi ve listeden isminin çıkarılmasını istemiyorsa, ona enfeksiyon bulaştırabilecek insanlardan uzak durması gerekiyordu. En az üç adım uzakta.
Will Newman’ın tek isteği bulunduğu hastaneden çıkmaktı. Tedaviyi umursamıyordu. Yakında on sekiz yaşına basacaktı ve onu makinelere bağlayan bütün kabloları söküp dünyayı gezmek üzere dışarı çıkabilecekti.
Stella’nın Will’den uzak durması gerekiyordu. Will ona biraz olsun yaklaşsa bile Stella’nın nakil listesinden düşmesine sebep olabilirdi. İkisi de ölebilirdi. Hayatta kalmalarının tek yolu birbirlerinden uzak durmaktı. Üç adım, bir güvenlik önlemi gibi gelmiyordu artık. Ceza gibiydi.
Ya hastalıklarının ömürlerinden çaldığını onlar da aralarındaki mesafeden çalsalar ne olurdu? Aralarındaki üç adım, kalplerinin kırılmasına engel olacaksa, görmezden gelinemez miydi?






FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÜLTÜR/SANAT Haberleri

ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
YUKARI