Türkiye; farklı dinden, etnik kimlikten ve farklı siyasal görüşlerden oluşan insanların ortak yurdudur. Son zamanlarda pandemi sürecinde yaşadığımız acılar  yetmiyormuş gibi, bir de Türkiye'yi; "Laik-dindar, "Alevi-Sünni", "bölgesel- etnik" çatışmanın içine çekmeye çalışıyorlar. Son günlerde Alevi vatandaşlarımızın evleri işaretleniyor. Bunu daha önce de yaptılar ve yapmaya devam ediyorlar. Alevi evlerini kimler ve ne amaçla işaretliyor? Halbuki 30'dan fazla etnik kökenin yaşadığı ülkemizde asla ırkçılık söz konusu olmamıştır. Kaldı ki bu farklılıklar milletimizin en büyük zenginliğidir. Her ne kadar bu etnik kimlik üzerinden birliğimizi bozmaya yönelik planlar yapılsa da, her defasında geri tepmiştir. Bunun toplumda karşılığı yoktur. Çünkü milletin, bu tür ayrımcılığa izin vermesi asla söz konusu değildir. Bin yıllık kardeşliğimizi bugüne kadar yıkmaya hiç kimsenin gücü yetmedi, bundan sonrada yetmeyecek! Herkes bunu böyle bilsin!

Ülke olarak bugünlerde zor bir süreçten geçiyoruz. Başımızda koronavirüs belasıyla birlikte ekonomik kriz gibi zorlu bir süreci yaşıyoruz. Ülkeyi yöneten başta siyasi iktidara ve muhalefete düşen en önemli görev; daha fazla gerginlik ve kutuplaşma yaratmak yerine, birilerini suçlamak yerine, birlik ve beraberliğimizi pekiştirmek  için ötekileştirici söylemlerden kaçınmalarıdır. Bunun yolu da ortak değerimiz Atatürk'ün en büyük eseri olan cumhuriyete sımsıkı sarılmaktan geçer. Cumhuriyet, kökü erdeme dayalı bir idaredir. Cumhuriyet, erdemli ve namuslu insanlar yetiştirir…