Bugun...


Eyyüp AYDIN

facebook-paylas
KONUŞANLAR, YAZANLAR!
Tarih: 25-07-2020 18:46:00 Güncelleme: 25-07-2020 18:49:00


Günümüzde ve tarih boyunca insanla özdeşleşmiş sözcükler vardır. Sadık, dalkavuk, yağcı, itaatkar-asi, şaklaban, fırdöndü, yalaka, onurlu, onursuz gibi. İktidar-güç ise insanların vazgeçemediği ido'dur. Siyasette, iktisatta, sosyal hayatta, kültür hayatında değişmez bu olgu. Güçlü olmak, iktidar sahibi olmak, teba oluşturmak. Bu bazı kesimlerde sadık eleman ya da biat edenler olarak da ifade edilir. Hatta bazen biat kültürü bütün değerlerin önüne geçer. Çoğu kez iktidar gidince, güç sarsılınca biat edenlerde gevşeme ve nihayetinde de ihanetler başlar. Geçmişteki bağlılık yerini zıt düşünce ve davranışa bırakır. Bu nedenle iktidar ve güç değişkendir. Ortama, zamana ve kişiye göre değişir.

 

Hatta güçlü iktidar sahibinde mi yoksa bu özelliklere sahip olana biat edende mi? Sadakat ne amaçladır? Çoğu kez bu göz ardı edilir. Kişiler genellikle çıkar amaçlı bağlılık gösterisinde bulunur. Çıkarına dokunulduğu anda o artık düşmandır. Bu yüzden tarih övgü ve yergileriyle bu kişilerin öyküleriyle doludur. Geçmişte koca Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasında dalkavuklar etkili olmuştu. Bugün de Türkiye Cumhuriyetini içten çökertmek isteyen yalaka ve hainler işbaşında…

 

Yazarlık diğer insanlardan farklı olmaktır. Bu fark kendisini yazarın kaydeden ve hatırlayan insan olmasında gösterir. Ama yazarlık, aynı zamanda hatırlatan, eleştiren insan olmayı da gerektirir. Ama günümüzde eleştiren yazarlar, hoşgörüyle karşılanmıyor. Ya meslekten dışlanıyor ya da soluğu hapiste alıyor.

 

Bugünün dünyası görsel bir kültüre dayanıyor. Görselliğin bu hakimiyetine karşın, görmek değil öne çıkan, sadece bakmak. Yazarlar onu yapıyor: Baktığımızda, yanımızdan geçen, bize sürtünen ama görmediğimiz şeyleri gösteriyor bize; yani, hatırlatıyor. Her şeyi kullanıp attığımız bir kâğıt mendile dönüştürdüğümüz bugünün dünyasında göstermek ve hatırlatmak başlı başına bir eylem, siyasal ama bir o kadar da insani!

 

O zaman ister istemez konuların derinliklerine dalıyoruz. Siyaset, terör, şiddet, insanlar, müzik, kentler, anılar ve hatırlamalar yazarların konusu oluyor.
İnsani olan hiçbir şeyin yabancı olmadığı bir dünyadan derlenmiş, söz, yazı, görüntü üçgeninde somutlaşmış bir yazı herhangi bir yazı olabilir mi? Odada oturan: bakıyor ve gösteriyor mu, bakılıp görülüyor mu? Yazının ve sözün bilmecesi; çözümü insan!

 

Yaşamda hemen her şey zıddı ile tanımlanır. Siyah-beyaz, iyi-kötü, güzel-çirkin, cennet-cehennem, karakterli-karaktersiz, dürüst-sahtekar, namuslu-namussuz, iffetli-iffetsiz, ahlaklı-ahlaksız. Bunları çoğaltmak mümkün! Günlük dilde sıkça kullandığımız kelimeler bunlar olmakla birlikte, kişileri ve olayları tanımlamalarımızı bunlar belirler. Her şeye rağmen dost kalabilmek, inadına o, her şeye rağmen "o" diyebilmek.

 

Okuyucuyla dostluk köprüsü, yazılarla ama doğru, gerçek içerikle kurulur.
Yazıyla bütünleşen yazarların görevi; toplumu aydınlatmak, doğruları yazmak ve konuşmaktır. Çünkü geleceğimiz bu doğruların içindedir…





FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARA
HABER ARŞİVİ

En sevdiğiniz sosyal medya platformu hangisidir?


SON YORUMLANANLAR
nöbetçi eczaneler
YUKARI