Sözlük tanımında demokrasi, "üstün iktidarın halkta bulunduğu veya halk tarafından doğrudan ya da özgür bir seçim sistemi içinde seçilmiş temsilcileri aracılığıyla kullandığı, halk tarafından yönetimdir." Genellikle devletlerin yönetim biçimi olarak alınmasına ve devletin faaliyet alanına ait bir kavram gibi görünmesine rağmen aslında kolektif her türlü organizasyonun yönetim şeklidir. Demokrasi ile yönetilen ülkeler, demokratik yaşam biçimleriyle uygar ülke sayılmaktadır. Sürekli demokrasi kültürümüzün eksikliğinden söz ediyoruz. Bizde demokrasinin adı var da, kendisi yok. Aslında demokrasi kültürümüz tam olsa, ülkede bu kadar gerginlik ve kutuplaşma yaşanmaz, her şey rayına oturur ve sorunlar çok daha kolaylıkla çözülür.
Toplumsal bilinçte demokrasinin bir kültür olarak var edilebilmesinin ön koşulu olarak bağımsız ve özgür bir medya ortamın varlığına ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak bu sayede demokrasi kültürü toplumsal bilinçte yeniden üretilebilmekte ve demokratik süreçler daha sağlıklı bir işleyiş ortamına kavuşabilmektedir. Bu bağlamda; medya demokratik kültürü toplumsal bilinçte yeniden üreterek demokratik siyasetin geleceğini de garanti altına almakta ve sivil siyasetin daha sağlam temeller üzerinde yükselmesine katkı yapmaktadır.
Düşünüyorum da, ülke olarak, millet olarak kültür yönünden o kadar çok eksiğimiz var ki, saymakla bitmez. Ancak bir kaçını saymak gerekirse, bunların en başında demokrasi kültürümüz geliyor. Bugün uzlaşma kültürümüz, çevre kültürümüz, trafik kültürümüz, kent kültürümüz var mı? Yok! Bırakın bunları doğru dürüst hukuk kültürümüz var mı? Hala hukuk devleti miyiz, değil miyiz, bunu tartışıyoruz. Yüksek mahkemenin kararlarını eleştirmekle kalmıyoruz, mahkeme başkanı ve heyetine ağır hakaretler yapmayı da marifet sayıyoruz. Düne kadar Anayasa Mahkemesini savunanlar, başkanına ve heyetine methiyeler yağdıranlar, birden bire "U" dönüşü yapmadılar mı?. Yüksek mahkemenin kararlarına ve başkanına söylemediklerini bırakmadılar. Anayasa Mahkemesi, Türkiye tarihinde bu kadar ağır hakaretlere maruz kalmamıştı.
Yüksek mahkemenin kararları hükümetin lehine olursa; o mahkemeye, kararlarına, başkanına ve heyetine saygı duyacaksın, zülfü yare dokununca, saygı duymayacaksın ve "cübbeni çıkar gel siyaset yap" diyeceksin. Bu nasıl bir hukuk anlayışıdır? İşte bizim demokrasi ve hukuk kültürümüz bu kadar! Yüksek mahkemenin başkanı söyleyemedi ama biz söyleyelim. Eğer Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğuna inanıyorsanız, kendinize de güveniyorsanız, dokunulmazlık zırhını kaldırın, hakkınızdaki iddialarla, meclisteki dosyalarla ilgili yargının önüne çıkıp hesap verin! Herkesin keyfine göre hukuk, herkesin keyfine göre devlet yönetimi örneği, son zamanlarda sadece Türkiye'de görülmeye başladı. Bu demokrasi dışı yöntemler, az da olsa var olan demokrasiye çok büyük zarar veriyor...
Demokrasi, kendine ait bir kültüre dayanmakta; farklılıklara ve kültürel zenginliklere hoşgörü ile yaklaşılmaktadır. Bu bağlamda, 'hoşgörü ve barış kenti' diye bilinen Hatay ilimiz, bu konuda örnek oluşturmaktadır. Son yıllardaki yoğun dış-göç dalgasına rağmen bu misyonunu sürdürmektedir. Demokrasi, çağdaş bir devlet mekanizmasının işletilmesini gerektirir. Bunun en önemli şartı ise, yönetenlerin ve güç kullananların şeffaf olması, denetlenmesi ve hesap verir olmasıdır.
slot siteleri canlı bahis siteleri http://www.tedxmadrid.com/ casino siteleri
canlı bahis siteleri casino siteleri
gaziantep escortgaziantep rus escort gaziantep escortseks hikayeleri