Her şeyin başı denetim diyoruz ama denetlemekten ve denetlenmekten sürekli kaçıyoruz. Denetimsizlik ve ihmal yüzünden başımıza gelmedik felaket kalmadı, hala ders almıyoruz. Hep birilerini koruma ve kollama anlayışıyla ülke yönetiyoruz. Türkiye'de kendi kendisini denetleyen ya da devletin sürekli denetlediği kaç işyeri vardır? Binaların haline bakın! İnşaatlar adam gibi denetlense, çürük bina yapılmaz ve olası bir depremde, can ve mal kaybı en zararla atlatılır ve bu kadar çok acı yaşanmaz. Biz ne yapıyoruz, canımızı ve sağlığımızı kader deyip Allah'a emanet ediyoruz. Bunun sonucunda başta deprem gibi afetlerde acımız çok büyük oluyor, özellikle gıda sektöründe insan sağlığını tehdit eden çok büyük sahtekarlıklar ve vurgunlar yaşanıyor. Peki yeterince denetim yapılıyor mu?
Yıllardır denetimsizliğin ve ihmali faturasını çok ağır ödedik ve ödemeye de devam ediyoruz. Son olarak Sakarya'da havai fişek fabrikasındaki patlamada 7 kişi hayatını kaybetti, havai fişeklerin taşınmasında da 3 asker şehit oldu. Bu denetimsizliğin ve ihmalin ucu, dönüp dolaşıp siyasi iktidarlara kadar uzanıyor. Çünkü siyasi iktidarlara yakın yandaş işyerleri oluşuyor. Bu yandaş iş yerlerinde devletin iş müfettişleri doğru dürüst denetim yapmıyor, daha doğrusu yapamıyor. Yandaş medyayı vergi denetim elemanları denetleyebilir mi? Denetleyemez! Hal böyle olunca, ihmaller zincirine bir de sorumsuzluğu eklediğimizde, işte o zaman felaketler kaçınılmaz hale geliyor. Maden ocaklarındaki kazaların, tren kazalarının, depremdeki çürük binaların tek sorumlusu doğru dürüst denetim yapmayan kurumlardır. Düşünün, devlete ait inşaatlarda iş güvenliği olmazsa, o zaman biz hangi denetimden söz edeceğiz? Denetim mekanizmasını çalıştırmayanlar, bu ülkede "bostan korkuluğu mu?"... Aslında Türkiye'deki kurum ve kuruluşlarda yaşanan gerçek şu: Yetkinin olduğu yerde sorumluluk yok, sorumluluğun olduğu yerde de yetki yok!
DENETİMSİZLİK;
- Depremlerde can ve mal kaybı demektir...
- İş kazalarında facia demektir...
- Trafik kazalarında katliam demektir...
- Sahte gıda üretimi ve gıda terörü demektir...
- Sahte ilaç üretimi demektir...
- Kirlilik ve kötü bir çevre demektir...
- Düzensizlik ve başıboşluk demektir...
- İnsanların zehirlenmesi demektir...
- Yolsuzluk ve rüşvet demektir...
- Adaletsizlik ve haksız kazanç demektir...
- Can ve mal güvenliği yok demektir...
- Hırsızlık ve dolandırıcılık demektir...
- Sağlıksız bir toplum demektir...
Denetimsizliğin ve ihmalin yarattığı felaketler saymakla bitmez. Başta inşaat sektörü ve maden ocakları için pek çok sektörde aylık ve yıllık eğitim seminerleri olurdu. Bu eğitim seminerlerine ne oldu? Çünkü denetim yok. Nerede başarısızlık varsa, nerede yanlış varsa, nerede ihmal varsa orada mutlaka denetimsizlik vardır. Bu denetim öyle bir şey ki, bir milletin, bir ülkenin geleceği demektir. Her alanda gelişmiş ülkeler, bu gelişmişliğe denetim sayesinde ulaşmışlardır. Biz ise denetimsizliğin bedelini çok ağır ödüyoruz. "Deprem değil, bina öldürür" sözü üzerinde kafa yormuyoruz, sadece konuşuyoruz ve ondan sonra da her şeyi unutuyoruz. Felaket olduktan sonra, denetimin yetersizliğinden, ihmalin olduğundan söz ediyoruz. Gerçek sorumlular da cezasız kalıyor. Bu ülke bir gün çok büyük felaketlerle karşı karşıya kalırsa, denetimsizlik ve ihmalden yüzünden kalır!
slot siteleri canlı bahis siteleri http://www.tedxmadrid.com/ casino siteleri
canlı bahis siteleri casino siteleri
gaziantep escortgaziantep rus escort gaziantep escortseks hikayeleri