Bir zamanlar devlet büyüğümüz demişti hatırlarsanız "maden işçisinin ölmesi madenciliğim fıtratında var" diye… Zaten bu mantıkla bakarsanız askerin ölmesi de onun fıtratının gereği… Gene aynı mantıkla zaten bir çok yazımda belirtmiştim en fazla genç ölüm biz sağlık çalışanlarında olur diye… Gerçekten de öyle oldu, bir sağlık çalışanı, kendisine dikkat eden, etmeyen hastalar yüzünden hasta oldular, günlerce acı içinde kıvrandılar, bir çokları da vefat etti. Toplam hasta /sağlık çalışanı hasta oranına baktığımızda en fazla sağlık çalışanı hastasının ülkemizde görüldüğünü görüyoruz, zaten bu oran daha bariz anlaşılmasın diye önüne gelen herkese gerekli gereksiz test yapıldığı halde sağlık çalışanlarına asla test yapılmıyor… Ama bu bile sağlık çalışanlarındaki hastalık artışını ve ölümleri saklayamıyor çünkü çok fazla ve artık bariz şekilde bu maalesef görülüyor.

Ama benim bu yazımda bahsetmek istediğim konu çok daha farklı… Asker savaşırken ölür şehit aylığı bağlanır, polis görevi başında ölür şehit sayılır, şehit aylığı bağlanır, madenci göcük veya grizu patlamasından ölür, akciğer kanserinden ölür meslek hastalığı denilir, kaç sene prim ödediğine bakılmaksızın geride kalan dul eşine ve çocuklarına emekli aylığı bağlanır. Kot işçisi silikozis olur, sonra akciğer kanseri veya başka kansere yakalanır, ölür, gene yakınlarına meslek hastalığı dolayısı ile geride kalanlarına maaş bağlanır… Bunun gibi bir çok meslek örneği verebilirim…

Ama sağlık çalışanı salgın hastalıkla mücadele ederken gerekli techizat verilmediği için veya yoğun hasta ile temasta olduğu için veya bir çok sebeple korona hastası olur, bırakın bu savaşta öldüğü için şehit sayılmayı meslek hastalığı bile sayılmadığı için geride kalan çocukları, eşi, hiç bir haktan yararlanamaz ve SGK'nın el altından verdiği talimatla ilerde dava konusu olmaması içinde bulaşıcı hastalıktan öldüğü saklanmaya çalışılır… Niye geride kalan yavrularına, eşine tazminat ödememek için böylece tasarruf edilecek. Bu mudur sağlık çalışanına reva görülen… Tasarruf yapılacak onca kalem varken, dünyada en fazla makam aracı ülkemizdeyken, sarayların masrafları, devlete ait uçakların masrafları kısılmazken sağlık çalışanının geride kalanlarının aç sefil kalacak olması çalışanı çok daha fazla üzmekte ve çalışma şevkini kırmaktadır…

Biz bıraktık şehit olmayı, maaş zammını döner verilmesini ki hastalandığımız zaman maaşımızın yarısını da alamıyoruz, bir de hak kaybına uğruyoruz ama hastaya bakarken hastalık kapıp öldüğümüzde geride kalanlarımızın geçimi hepimizin aklında bu durumlarda can siperane çalışıyoruz ve dünyanın en başarılı sağlık ekibi olarak da örnek gösteriliyoruz.

Evet "sağlıkçının hakkı ödenmez" dediler ve gerçekten ödemediler. En ufak hastalığı olan yani tansiyonu, şekeri olan hatta guatrı olan polis, jandarma ve diğer tüm memurlar tam ücretli izne çıkartılırken kanser hastası, kalp hastası sağlık çalışanlarının bile normal izinleri iptal edildi artık çalışamayacak olanlarda maaşlarının yarısını alamadılar. Böyle bir adaletsiz uygulama dünyanın hiç bir tarafında görülmemiştir…

Ödül gibi gösterdikleri döner sermayeden para alanların çoğu idari kadroda çalışan hiç hasta ile muhatap olmayan kesimlere gitmektedir, hele en çok çalışan hemşire, sağlık memuru, ATT gibi yardımcı personel, ayda 300-500 lira gibi küçük paralara onca riski almakta… Temizlik görevlisi, güvenlik görevlisi gibi memurlar hiç ücret almamaktadır. Hele aile hekimi isen tatil günlerinde bile filyasyon yapmakta, bulaşımı engellemekte, hiç korunmadan hayalet hastalarla sürekli muhatap olmakta, buna karşılık izin haklarını bile alamamakta, hiç bir ücret farklılığı da olmamaktadır.
(Ozanca sağlık mobbing politika kitabımdan)