Daha önce yazdığım aylar önce uyardığım çoğu şey ne yazık ki gerçek oldu. Bu öngörüyü ben görüyorsam bizi idare edenlerin görememiş olmasına şaşıyor ve üzülüyorum. Bu öngörülerimin bazılarını sizinle paylaşmak istedim. Tabii Ozanca yaptığım bu öngörülerde nereden bildiğimi sormayın, çünkü delil yok sadece öngörü… Ama gerçek kadar yakın…

Ekim ayında bir televizyon kanalına yaptığım röportajda bu sene grip benzeri bir virüs geleceğini, akciğerlere yerleşeceğini ve 50-60 bin kişiyi öldürebileceğini söylemiştim. Bu söylediklerimi birkaç gün sonra bir gazete de manşetine taşımış haberi büyük puntolarla vermişti. Bir çok meslektaşım dahil hiç kimse inanmamıştı ama maalesef gerçekleşti.

Kent Konseyi Sağlık Çalışma Grubu toplantısında Milli Eğitim Müdürlüğü, Sağlık Müdürlüğü, Belediye Sağlık İşleri Müdürlüğü, üniversite ve diğer bir çok kuruluşun katıldığı toplantıda okullardaki sabun ve temizlik malzemesinin mutlaka sağlanması gerektiğini, el yıkama konusunda Sağlık Müdürlüğü'nün eğitim vermesi gerektiğini, gerekli malzeme listesi çıkarılıp tarafıma iletilirse ne yapıp edip o malzemeleri okullara sağlayacağımı, olacak salgın hastalığı önlemenin ancak el hijyenini koruyarak önlenebileceğini, Ekim ayında yaptığımız toplantıda söylemiştim. Bu tutanaklarda vardır. Gerekli yerlere valiliğe, belediyelere, Sağlık İl Müdürlüğü'ne ve Milli Eğitim İl Müdürlüğü'ne bu tutanaklar gitmiştir ne yazık ki önlem alınmadı ve gereği için de biraz geç kalındı.

Çin'de ilk virüs çıktığında ülkede kaldığı sürece karantina koşullarından dolayı sıkıntı olmayacağını ama İran, Pakistan, Tacikistan ve Orta Doğu'ya sıçrarsa hemen kapılarımızı ve sınır güvenliğimizi sağlamak zorunda olduğumuzu, yoksa 15 gün içinde ülkemizde görülebileceğini, Nasrettin hocanın türbesi yazımda belirtmiştim. Gerçekleşti ne yazık ki. Sınırlarımızın güvenliğini sağlayamadık, umreden gelen hacılarımızı kontrol edemedik ve oralarda yayılan bu hastalık ülkemize de geldi. O zaman bize bir şey olmaz, Türk geni koronaya karşı şerbetlidir diye bir çok nutuk atılıyordu. Pek değerli büyüklerimiz de bizi değil onları dinliyordu. Umreye izin verdik ve gelenleri karantinaya almadık.

Umreden gelenleri üniversite yurtlarında karantinaya aldıkları zaman bu şekilde karantina olmayacağını, 4 kişilik odalarda tanımadığın kişilerle kalarak ortak yemek hanelerde yemek yiyerek, sürekli birbiriyle konuşarak ve temas ederek hijyen koşullarının olmadığı yerde karantina olmaz dediğimde, bir çok kişi abartılı bulmuştu… Bugün gelinen noktada koronanın diğerlerine de bulaştığı ve karantina süresinin uzaması gerektiği ortaya çıktı, yine beni dinlemediler.

Bugün diyorum ki acilen bu hafta sokağa çıkma yasağı getirilmeli. Haftaya çok geç kalınacak ve iş işten geçecek. Ölüler, hastane ve yoğun bakım ihtiyacı 2 hafta içinde çok yoğunlaşacak. 2 hafta sonra ölümler binlerle ifade edilecek mutlaka önlem alınmalı.
Sağlık çalışanları bilhassa da aile hekimleri techizatsız korunmasız şekilde, ne olduğu bilinmeyen hastaları kontrolsüz şekilde muayene ediyor. Hastalık bulaşma ve bulaştırma riski çok yüksek hastanede çalışan sağlık personeli yeterince techizata sahip değil, dinlenme, beslenme ve hijyen koşulları çok kötü… Bu şartlar altında uzun süre dayanamazlar, mutlaka önlem alınmalı, bu bölgelere işinin uzmanı ATT'lerle takviye edilmeli…

BEN MÜNECCİM DEĞİLİM AMA...

(Ozanca Sağlık Mobbing Politika kitabımdan)