Bu konu çok iyi incelenmeli ve eğer bir karar alınacaksa bunun çocuklarımızın geleceğini ne kadar etkileyeceğini göz önüne almak gerektiğini düşünüyorum. Dini görüş bile kendi eğitimini yani en katı din adamları bile namaz kılmanın yedi yaşından sonra mümkün olacağını söylerken dini eğitimi henüz soyut somut kavramı gelişmemiş bebeklere vermenin ne gibi bir amacı olur iyi araştırmalıdır…

Bu konuda en iyi araştırmalardan birini yapmış olan Jean Piaget (1896-1980) tüm dünyada kabul edilmiş olan teorisini ortaya koymuştur. Biz de bugün çocuk gelişiminin bir çok kavramını PİAGET'e borluyuz. Buna göre 0-2 yaş arası duyusal motor dönemi, 2-6 yaş arası işlem öncesi dönem -ki bu dönem soyut somut kavramları gelişmediği için bir çok korkularımız, bu dönemde yerleşir-, 6-12 yaş somut dönem, 12 yaş sonrası formel işlem dönem olarak adlandırılır ve eğitimcilerde buna göre eğitim verirler.

Biz de aile hekimleri ve çocuk hekimleri olarak bu geçişlerin tam olup olmadığına göre çocuğu değerlendirir, gelişiminde bir bozukluk varsa ona göre önlemlerimizi alırız.

Aslında çocukta mantık gelişimi kişilerle temasa geçtiği formel dönemde başlar, 6-12 yaş arasında da hala soyut somut kavramı çok gelişmemiştir, tam anlama buna göre iman etme 12 yaşından önce olursa hurafelerle dolu, korkularla dolu bir anlamadır ve sağlıklı bir anlama değil, körü körüne inanmadır. Bu şekilde inandırılmış kişiler kendi mantıkları ile değil bilinç altındaki hurafeler yüzünden inanır ki işte bu kişilerin inancını kullanarak her türlü mantık dışı işi yaptırmak mümkün olur. İŞİD, TALİBANgibi kimi örgüt üyeleri bu şekilde 12 yaş altında eğitim alan kişilerden çıkar.

6-12 yaş grubuna dini eğitimden önce doğa ve toplum sevgisini verebilirsek ki bunu dini eğitimle de bağdaştırabiliriz, Allah ne güzel dünya, ne güzel canlı, ne güzel insan yaratmış şeklinde, kişiyi hem gerçeklikten hem de dinden haberdar edersek çok daha sağlıklı bir nesil yetişir kanaatindeyim.

Geçmişte bizim zamanımızda din dersi orta okulda başlardı yani 12 yaş sonrasında ve isteğe bağlı idi, zorunlu olarak kimse din eğitimine zorlanmazdı. Ama hemen hiç birimiz dinsiz kalmadık, dini anlayarak, bilerek, korkmadan akılla bağdaştırarak inanıyoruz, bu da çok daha kalıcı oluyor. Terör örgütlerine kayma bu tür eğitim alan kişilerde çok daha az oluyor, tarikatların dini kullanması da çok daha zor oluyor.

Bir de tabi ülkenin çoğunluğunun Müslüman olduğunu söylüyoruz ama o çoğunluğun dini görüşlerinin kendi görüşümüz gibi olduğunu sanıyoruz ama burada da yanılıyoruz, ülkemizde yaşayan Aleviler ki sayıları yirmi milyonun üzerinde, Müslüman görünüp ateist yaşam sürenler ki sayılarını bilemiyoruz, yezidiler, Hıristiyanlar, Museviler ve yüzden fazla tarikata bölünmüş Sünnilerle dolu, her birini din anlayışının farklı olduğu bir toplumda yaşıyoruz. Hatta az da olsa aramızda şamanlar, Budistler bile var, bu kadar karmakarışık bir topluma din dayatıp bir de bölünmeyi din üzerinden yapıp millet varlığını tehdit etmenin de çok gereği yok sanırım.

Bırakın isteyen istediği dinde eğitim alsın, bunu kişi ve ailesine karar versin. Dinde zorlamanın olmadığı Kuran'da geçiyor, niye zorla kendi inancınızı zorla kabul ettirmeye çalışıyorsunuz? Örnek insan olun, herkes sizin peşinizden gelsin.

(Ozanca sağlık mobbing politika kitabımdan)