Artık günümüzde Covit-19 artışı o kadar fazla oldu ki filyasyasyon ekipleri vakalara yetişemiyor. Normalde Covit-19 şüphelisi belirtileri varsa veya herhangi bir pozitif kişi ile temas etmişse gidip hastaneye PCR testi dediğimiz testi yaptırır, ortalama 6-12 saat arası test sonucu belli olur, buna göre filyasyon ekibi kişinin evine gider, kimlerle temaslı olduğunu öğrenir. Anti viral ilacını verir, başkaca ilaçları nasıl kullanacağını söyler, gerekli tavsiyelerde bulunur, kötüleşirse arayacağı numaraları verirdi.

Ama artık o kadar çok test pozitifliği ve o kadar çok vaka var ki filyasyon ekipleri yetişemiyor, ilaçlar da sadece hastanelerde pozitif olanlara verildiği için sonucu öğrenmeden ilaç almak çok zor oluyor, bir de pozitif kişinin hastaneye kadar ilaç almaya gelmesi, hem yolculuk sırasında hem de hastanede ve dolaştığı yerlerdeki insanları riske atıyor hem de zaten hasta olan kişinin dinlenmesi gereken kişinin durumunun daha da kötüleşmesine sebep oluyordu.

Bu duruma çözüm arayan yetkililer çareyi PCR testi yaptıran muhtemel pozitif olabilecek kişilere ilacı direk test sırasında vermekte buldu, eğer PCR testiniz pozitif çıkarsa bu ilacı tarifteki gibi kullanın, negatif çıkarsa çöpe atın deniyor. Kişiler de 6-12 saat sonra sonucunu öğreniyor, sonuç pozitifse hemen ilaca başlıyor, negatifse ilacı ya çöpe atıyor ya da bu ilacı virüsten korunmak için kullanım dozundan farklı olarak kullanmaya başlıyor veya bir yakınına veriyor o kullanıyor.

Bu durumun bir çok sakıncası var. Evet ilaç hastalara ücretsiz dağıtılıyor. Bunun parası Hudut sahilleri denetlemeden ve dünya sağlık örgütünden geliyor ve sağlık bakanımızın ortak olduğu fabrikaya çoğunlukla aktarılıyor, o yüzden sanki hiç para çıkmıyormuş gibi görünse de sonuçta bir israf ve haksız kazanç söz konusu. Sonuçta ilacı bulamayan milyonlarca da insan var.

İkinci sakıncası eğer kişi bu ilaçları bilinçsizce kullanırsa karaciğer üzerine toksik etkisi var ve uzun süre başka ilaç alamayacak kadar karaciğeri tahrip olabiliyor ve olası bir covit enfeksiyonunda hem karaciğer yetmezliği geliştiği için ilaç yan etki yapıyor hem de düşük doz kullanıldığı için ilaç virüse karşı etkinliğini yitiriyor, bu hem o kişiye hem de ondan bulaşan diğer kişilere zarar veriyor.

Başka bir sıkıntıda verilen tüm ilaçlar dünya sağlık örgütünün kayıtlarında var ve diğer ülkeler bizi test sayımızla ve pozitiflik oranımızla değerlendirdikleri gibi aynı zamanda ilaç kullanan sayı ile de değerlendiriliyor, çünkü bu ilaç hastalığa yakalanıldığında bir defa verilebiliyor yani ne kadar ilaç o kadar hasta demektir. Sonra biz doğru PCR sonucu versek de kullandığımız ilaç miktarı fazla olduğu için güvenilirliğimiz sarsılıyor, sanki bir şeyleri örtbas ediyormuş gibi bir izlenime kapılıyorlar.

Bu işin en kısa zamanda bir başka çözümünü bulmak zorundayız. Hem israfın önlenmesi, hem yanlış ilaç kullanımının engellenmesi, hem de istatistiki olarak güvenilir olmayarak itibarımızın zedelenmemesi için buna mecburuz.

Evet filyasyon ekipleri yetişemiyor, evet sağlık çalışanları bir yılı aşkındır gece gündüz çalışmaktan çok yoruldu. Evet yasak olsa da bir çok sağlık çalışanı ya istifa etti ya da emekli oldu. Evet sağlık çalışanlarının hiç bir hakkı verilmiyor ve olağan üstü koşullarda çalıştırılıyor. Ama bunun çözümü daha çok sağlık çalışanın işe almak, daha çok filyasyon ekipleri oluşturmak olmalı. Bunca sağlık elemanı iş beklerken, onca kişi sektörden ayrıldığı halde yerine eleman alınmazken ve o kadroların bambaşka bakanlık kadrolarına aktarımı yapılırken beklerken, çözüm bence her ülkenin yaptığı gibi daha çok sağlık çalışanını işe almakla sağlanır .

(Ozanca sağlık mobbing politika kitabımdan)