Daha önceki yazılarımda da defalarca yazmıştım. Yine bir gıda sahtekarlığı… Yine en çok sevdiğim yemekte dönerde… Bu sefer et dönerin içine tavuğun gagasını ayağını, ibiğini koymuşlar… İçine yine her zamanki gibi soya unu karıştırmışlar ama bu sefer çok ilginç, tavuk etinin tadını ve kokusunu bastırmak rengini düzeltmek için lohusa şerbetine batırmışlar… Eskiden içine dalak atarlardı, demek ki sektörde artık iyice pahalandı dalak fiyatları da çok arttı artık lohusa şerbeti koyuyorlar…

Evet gıda sahtekarlığı gerçekten çok prim yapıyor, hem işletmeler ucuza et imal ediyor, hem de vatandaş ucuz et döner yediğini sanarak psikolojik olarak tatmin oluyor… Aslında bu sorunu çözmek çok kolay… Almanya bu sorunu çok güzel çözmüş, daha önceki yazılarımda vardı. Herhalde oradaki vatandaşlarımız yine aynı şekilde sahte gıda üretip satmaya kalktı, bir iki kapatıp ceza yazdıktan sonra baktı başa çıkamıyor, dönerin el yapımı olmasını yasakladı. Tüm dönerciler hazır sarılmış, denetimli yerden dönerlerini alacaklar, usulüne uygun yapılmış döner eti sarılmış tesisleri denetleyerek ve başka türlü döner satımını yasaklayarak bu sorunu çözdüler. Böylece hem gıda denetçilerini çok daha efektif kullanıyorlar, hem de vatandaşına ve turistlere sağlıklı gıda yediriyorlar. Çok daha sağlıklı ve lezzetli bir ürüne herkes içinde şüphe kalmadan kavuşmuş oluyor…

Peki bizde ne yapılıyor? Bizde de yasa çıkıyor ama temiz gıdaya kavuşmaya, sağlıklı gıda almaya yönelik değil, bunu yapanlara ağır cezalar veren yasalar da çıkarmıyorlar. Zaten ağır cezası olsa bir daha yapmayacaklar bizde… Benim şuan yaptığım gibi bu tür haberleri yapanlara ağır cezalar geliyor… Artık size hileli gıda üretenleri bildiremeyeceğiz, bunu yeterince denetleyemeyen tarım bakanlığını eleştiremeyeceğiz. Bunu yazarsak 3 yıla kadar hapis cezasına çarptırılabiliriz. Tıpkı yolsuzluk yapanın hiç ceza almaması ama yolsuzluğu yazanın hapisten çıkamaması gibi bu da bir hukuk garabeti bana göre ve ülkenin hukuksuzluğuna, adaletsizliğine en güzel örnek…

Zaten ithal etlerdeki şarbonları yazıyorum diye, kuş yemi olarak ithal edilen şeylerin zayıflama çayı olarak satılmasını tespit ettim diye, açıkta kaçak et kesildiğini, hiç denetleme yapılmadığını yazdım diye, gıdalardaki sahtekarlıkları, Çin tuzu ile yapılanları ve bunların zararlarını sizlere aktardım diye, Mısır şurubunun hemen her paketli ürüne girdiğini trans yağların tüm gıdalarda olduğunu, ithal ürünlerde bile üreten ülkenin bizim ülkemize özel olarak mısır şuruplu kanserojen ürün ürettiğini ama diğer ülkelerde ve kendi ülkesinde buna asla yanaşmadığını artık yazamayacağım, yazarsam hapiste yatacağım…

Nasıl bir ülkedeyiz, nasıl bir adaletsizliğin umursamazlığın içine düştük anlayamıyorum. Dünyanın hiç bir yerinde böyle kanunlar olduğunu, insan hayatının bu kadar değersiz, sahtekarlığın bu kadar el üstünde tutulduğu bir ülke olduğunu zannetmiyorum. En azından benim gezdiğim, gördüğüm, okuduğum hiç bir ülkede böyle bir şey yok. Beğenmediğimiz Kuzey Kore bile sahtekarlığı en ağır şekilde cezalandırıyor. Orada sadece diktatörü eleştirmek yasak o kadar, bizde sahtekarı, hırsızı, yolsuzluk yapanı kısaca suçlu olduğu tüm dünyaca kabul edilen herkesin hakkında yazmak yasak, nasıl bir garabet içindeyiz?

Umarım döner döner sap döner, bugünler de bir gün geçer, özlemle bekliyoruz adaleti ülkece…

(OZANCA SAĞLIK MOBBİNG POLİTİKA KİTABIMDAN)