Benim çocukluğumda anneannem bana öyle derdi "el iyisi"… Başkalarının yanında, misafirlikte çok uslu ama normal şartlarda evde iken çok yaramaz. Komşular bana "aman ne uslu çocuk sakin sakin oturuyor, hiç yaramazlık yapmıyor" diye beni överken anneannem rahmetli "O el iyisidir. Başkalarının yanında uslu, evdekilere kök söktürüyor bana, el iyisi" derdi. Bu kavram o yıllarda aklımda kalmış…

Daha sonra bu sözü evde çocukları aç yatarken başkalarına hava atmak için kendini zengin gösteren, oraya buraya para savuran adamlar için de kullanıldığını duydum. Herkes onu "ne cömert adam, ne iyi adam" diye anarken, eşinin, çocuklarının kuru ekmeğe muhtaç olduğu insanlar için de kullanıldığını gördüm…

Peki bu laf şimdi nerden aklına geldi derseniz, yoksulluk sebepleri ve yoksulluk çeşitleri bugünlerde gündemdeyken geldi. Çünkü her gün bir kişi hatta bir aile ülkemizde açlık ve çaresizlik yüzünden intihar ediyor. Devlete destek veren sayın MHP lideri de bunun farkında olacak ki askıda ekmek kampanyası ile bunun önüne geçmeye çalışıyor. Depremde canını, yakını kaybedenler devletin desteği ile değil belediyelerin ve daha önemlisi halkın desteği ile ancak ayakta durmaya, yaşama tutunmaya çalışıyor. Devlet parasızlık yüzünden sağlık çalışanın hak ettiği ücreti ödeyemiyor. İstifa edip başka işler yapmak isteyenlere de yasa ile engel oluyor, aç, yorgun, tükenmiş bir şekilde çalışmasını adeta zor kullanarak istiyor. Ülkede yoksulluk nüfusun % 50'den fazlasını, açlık ise % 20'sini tehdit ediyor. Somalı işçiler kıdem tazminatı almak için mücadele ederken dövülüyor, haklarını vermemek için her türlü zorluk çıkarılıyor. EYT'liler para yokluğunda emekli edilemiyor, enflasyonu düşük tutup memura- işçiye zam vermemek için bin takla atılıyor. Vatandaşa maske zorunluluğu getiriliyor ama "maske alacak paran var mı" diye sorulmuyor. Vatandaş da "maske mi alsam eve ekmek mi alsam" kıskacında ceza ödememek için maske alıyor, belki de o yüzden evine ekmek götüremiyor…

Bunun yanında ülkemiz tahmini 7 milyon mülteciyi -ki bunun 5 milyonu Suriye'den gelenler oluşturuyor- besliyor, Somali'nin IMF'ye olan borcunu ödüyor, vatandaşı parasızlıktan maske bulamazken dünyanın en zengin ülkelerine sırf hava atmak için maske gönderiliyor. Afrika'daki ülkelere her türlü ayni nakti yardım yapılıyor. Dünyanın bir çok zengin ülkesinde çok pahalı gösterişli camiler yapılıyor. Ülkenin dört bir tarafına gösterişli gereksiz belki de hiç kullanılmayacak saraylar inşa ediliyor. Diğer devletlere "bakın biz ne zengin ülkeyiz" deyip hava atmak için 1100 odalı saraylar- külliyeler inşaa ediliyor. Sırf bu şaşa hava ya da onların deyimi ile itibardan tasarruf etmemek için ülkenin tüm varlıkları satılıyor, çocuklarımızın geleceği, tüm değerlerimiz başka ülkeler tarafından talan ediliyor. Ve sonra diyoruz ki "biz çok güçlüyüz, çok zenginiz…"

İşte ben de ülkemizi, benim küçüklüğümde anneannemin bana dediği gibi el iyisi olarak görüyorum, evdekilere her türlü yaramazlığı yapıp komşulara "aman ne uslu çocuk" dedirten veya çevresindeki insanlara tüm parasını, malını, mülkünü dağıtıp, kendini zengin gösterip hava atıp çocuklarını aç bırakan, kuru ekmeye muhtaç bırakan adamın düştüğü durum gibi yani EL İYİSİ…

Babam hakimdi ve bu durumdaki bir çok adamın gelirinin belli kısmına el konup çocuklarına nafaka verilmesi konusunda karar vermişti ve bu sayede bir çok eşin, çocuğun duasını almıştı. Sanırım bize de böyle karar verecek bir hakim gerekiyor.

(Ozanca sağlık mobbing politika kitabımdan)