Geçtiğimiz günlerde İngiltere kraliçesi Elizabetin eşi Prens Philip vefat etti ve cenazesi İngiltere kurallarına göre kaldırıldı. Yani kraliyet kurallarına göre değil İngiltere'de cenaze kurallarına göre… Bu nasıl bir şey, şöyle ki…

İngiltere bir cenaze töreninde en fazla 30 kişinin bulunmasına müsaade ediyor, bizde ise bu rakam on kişi ile sınırlı. Yalnız aradaki fark şu, bizde eğer iktidar yanlısı, politika yapmış biri veya onun yakını veya devlet büyüklerinin birinin katılacağı bir cenaze ise bu rakam binlerce hatta on binlerce olabiliyor ama halka mal olmuş sanatçıysan veya muhalif bir politikacı isen senin cenazene kısıtlama geliyor, sadece on kişi ile defin işlemin gerçekleştiriliyor.

Eğer kişi covitten ölmüşse zaten hiç cenazeye yaklaştırılmıyor. Ama iktidar yanlısı biri ölmüşse bu kişi covitten de ölse yine cenazene binler hatta on binler katılabiliyor, o zaman covit tedbirleri unutuluyor.

İngiltere geçen sene bu zamanlarda hatırlarsanız bizden çok kötü durumdaydı, ölüm sayıları, vaka sayıları ile dünyada salgında başı çekiyordu fakat aldıkları akılcı, adaletli, insan ayrımı yapılmayan tedbirlerle bugün salgını kontrol altına almış ülkelerden kabul ediliyor. Bizse ilk günden 5 kat daha fazla vaka ve ölümle adeta çırpınıyoruz, kısır döngü ve dengesiz gereksiz saçma tedbirlerle hala salgından oy devşirmeye, menfaat sağlamaya çalışıyoruz.

İngiltere kraliçesinin eş değeri bizdeki cumhurbaşkanlığıdır. Allah gecinden versin Cumhurbaşkanımızın eşi vefat etse acaba otuz kişi ile sınırlı bir cenaze töreni olur mu? Ki bizde normal vatandaş, normal ölümde en fazla on kişiye müsaade ediliyor.

İngiltere kraliçesinin doğal olarak evlatları, torunları, torunun çocukları ile geniş bir aile, bu yüzden otuz kişiyi aşma ihtimali çok yüksek, acaba bu yüzden başbakan başta olmak üzere bakanlar ve diğer politikacılar aile efradı yeterince katılabilsin diye cenaze törenine katılmaktan vazgeçebilir mi?

İşte adalet böyle bir şey, İngiltere'de bildiğiniz gibi yazılı yasa yok ama adaletli hakimleri, hukukun üstünlüğünü önde tutan bir iktidarı ve bu bozulduğu zaman isyan eden asla sessiz kalmayan bir halkı var ve bu sistem içinde adalet herkese eşit uygulanıyor. Demem o ki kanun çıkartmakla sorun çözülmüyor, en başta o kanuna kanunu çıkaranların uyması gerekiyor ki bizdeki zaten en büyük eksiklik burada. Tabi daha da vahimi İngiltere halkı çeşitli ülkelerden gelen karışık bir ulus olduğu halde millet olmayı başarabilmiş, haksızlıklar karşısında birlik olmayı bilen ve hukukun, adaletin üstünlüğünü önde tutan bir halk asla kimseye ayrıcalık yapılmasına müsaade etmiyor.

Bizde ise hukukun üstünlüğü değil üstünlerin hukuku geçerli olduğu için ne ekonomimiz düzeliyor, ne işsizliğimiz, ne sağlığımız hiç bir yönde iyi bir gelişme sağlayamıyoruz. Ne zaman düzeliriz derseniz adaletin bağımsızlaştığı, hukukun üstünlüğünün geldiği, her vatandaşın kanun önünde eşit olduğu duruma gelirsek ancak düzeliriz, başka türlü ne kadar çabalasak da boşuna gittikçe geriye gideriz… İşte arp ülkelerinde görüyoruz adalet olmadığı için kralları lüks yaşam sürerken halkı perişan halde. Asla da durumları düzelecek gibi de durmuyor. Biz de oraya doğru gidiyoruz, halk gittikçe fakirleşirken iktidar ve yandaşları zenginleşiyor ve üstünlerin hukukunun nimetlerinden faydalanıyorlar.

(Ozanca sağlık mobbing politika kitabımdan)