Bazen bir kıvılcım yetiyor…
Bir sigara izmariti, bir cam parçası, hatta ihmal edilen bir soba borusu… Bu kadar basit nedenlerle koskoca ormanların, tarım arazilerinin, hatta evlerin kül olduğunu gördük. Şimdi yine o mevsimdeyiz. Güneş yakıyor, rüzgâr kuru, toprak suskun…
Ülkenin dört bir yanından yangın haberleri geliyor. Hem de öyle kolay ulaşılabilecek, kolay kontrol altına alınabilecek noktalarda değil. Yangınlar sanki hep en zoru buluyor, en ulaşılmaz yerlerde başlıyor. Ve biz çoğu zaman onları sadece sosyal medyada gördüğümüz görüntülerden izliyoruz.
Ama ne yazık ki bu sadece bir “başkasının başına gelen” değil.
İşte bu yüzden bir çift uyarı yapmak, bir nebze olsun farkındalık oluşturmak istiyorum: Su tankerlerinizi dolu tutun. İlaçlama makineleri hazır olsun. Belki hiç kullanmak zorunda kalmayacağız. Dilerim ki öyle olur. Ama ihtiyacınız olduğunda geç kalmış olursanız, işte o zaman pişmanlık ağır gelir.
İhtiyaç duymayalım, ama hazır olalım.
Çünkü doğa bizi affetmiyor, zaman geri sarılmıyor.